Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Hogwarts şatosunun gizemlerini keşfetmeye hazır mısın? Karanlık yükselmeye devam ediyor. Önemli olan taraflarımız mı? Seçimlerimiz mi? Olmak istediğimiz ve bulunduğumuz yer mi? Artık karar verme zamanı...
 
AnasayfaPortalliLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 William Julian O'Neil

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
William J. O'Neil




Mesaj Sayısı : 3
Mücadele Tarafın : Ravenclaw
Rp Sevgilisi : Yok
Asa : Akçaağaç,Kuzgun tüyü,anka gözyaşı damlası, az esner
Kan Durumu : Melez
Evcil Hayvanın: : Kahşin Kneen
Kayıt tarihi : 19/10/08

William Julian O'Neil Empty
MesajKonu: William Julian O'Neil   William Julian O'Neil Icon_minitimePaz Ekim 19, 2008 7:41 pm

William Julian O'Neil Bwben2 William Julian O'Neil Bwben1 William Julian O'Neil Ben_Barnes_Icon_7_by_LiaReneeio


Adı-Soyadı: William Julian O'Neil
Sihirsel Soy: Melez
Yaş: 15,5
Kaçıncı sınıf olmak istiyor: 5.

William Julian O'Neil Ben_Barnes_Banner_by_eirinne


Fiziksel özellikleri: Uzun siyah saçları ve öfkelendiğinde parlayan koyu yeşil gözleri vardır. Saçları genellikle taramaya gerek duymadığından biraz dağınıktır ama kendisine bir zararı dokunmaz. Fiziği genele göre normaldir ve boyu yaşıtlarına göre biraz uzundur. Ten rengi ne çok açık ne çok koyudur. Genellikle siyah ve beyaz gibi sade renkler ağırlıklı giyer. Kot pantolon ve tişört gibi rahat kıyafetlerden hoşlanır, sıkıya gelemez ama gerektiğinde bu kıyafete gömlek eklenir. Okul forması da rahat kıyafet alışkanlığına uygun olarak dağınıktır ve profesörlerin pek hoşuna gitmez. Giyside tercih ettiği bir başka renkte mavi tonlarıdır. Aklından geçenler bakışlarına yansımaz ve özellikle yetişkinlerin yanında kimsenin altındaki asıl bakışı yakalayamadığı donuk ve ciddi ifadesi vardır. Bu yüzden olsa gerek her beladan sıyrılabilir.

William Julian O'Neil Kopyasbenbarnesbyevilnibu1


Kişilik Özellikleri: Belli bir ölçüye kadar cesur sayılabilir. Ama aşırı cesaretin başa bela olduğunu düşünür. Bu düşüncesi zaman zaman korkak diye anılmasına neden olur. Zekidir.. Sorunlarını zekâsı ve mantığıyla çözmeye çalışır çünkü bir tek onlara güvenebilir. Çalışkan değildir hatta söz konusu dersler ise son derece tembeldir. Ender olarak çalıştığı görülürse de bunu kendisi için değil binası için yapar. Kitaplarla arası şaşırtıcı şekilde iyidir. Yaşadığı çeşitli sorunları dışarısıyla paylaşmaz ve ne olursa olsun sıkıntılı düşüncelerini insanlara belli etmez. Eğlenceli bir yapısı olduğu söylenebilir ama en keyifli anında bile birden bire ciddi ve sert bir görünüme bürünebilir. Geçmişi yüzünden yaşıtlarıyla pekiyi anlaşamaz o yüzden çok arkadaşı yoktur. Ama olanları çok sever ve her zaman arkalarındadır. Zorluklara karşı durmaya alışmak zorunda kaldığından dayanıklıdır.

William Julian O'Neil Ben_Barnes_Wallpaper_by_cartoon_rom


Aile Geçmişi: O’Neil ailesi eski ve köklü bir ailedir. Aile Safkandır ama annesi melez olduğundan William’da öyledir. Bundan en ufak bir rahatsızlık bile duymaz. Aile Yoldaşlık tarafındadır ve birçoğu hayatını ölüm yiyenlerle düello ile kaybetmiştir. Ailesinin soyağacına bakıldığında Safkan bir aile olsalar da Muggle doğumlu ve melez ailelerle evlilikler görülmektedir. Büyücülük dünyasındaki çoğu aile gibi Melez sayılabilirler son birkaç nesil. Aile belli bir malikânede topluca yaşamak gibi olaylardan hoşlanmaz, birbirinden bağımsız yaşarlar ama birbirlerini çok severler ve her zaman korurlar. Ailede elbette birkaç ölüm yiyen çıkmıştır ama sayıları bir elin parmağını geçmez. Aile taraflara saygı duysa da karanlık tarafı seçenleri belli bir ölçüde dışlamıştır.

Tabi bu aydınlık taraf destekleri cezasız kalmamıştır. Will daha dört yaşındayken Ölüm Yiyenler evlerine saldırmış o sırada evin kapıya uzak kısımlarında bulunan Will ve Annesi Mary kaçabilseler de babası onları kurtarmak için Ölüm Yiyenlerin ortasına dalmış ve ölmüştür. Will’in annesi Mary’de bu olaydan sonra büyü dünyasında güvende olmamış, oğlu ile birlikte Muggle dünyasına yerleşmiştir. Will 11 yaşına gelene kadar da Muggle dünyası ve büyü dünyası arasında kurduğu bir denge ile iki dünyadan da kopmamış O’Neil ve kendi ailesi olan O’Sullivan aileleri ile de gerçekten güvendiği dostlarıyla da bağlarını koparmamıştır. Muggle dünyasında kendi annesi nedeniyle öğrendiği ressamlık ile geçinirken büyü dünyasında değiştirdiği muggle paralarıyla alışveriş yapar.

Bütün bunlar nedeniyle yaşıtlarından farklı büyüyen Will her zaman biraz içine kapanık büyümüş ve kendini daha çok kitaplarına gömmüştü. Özellikle Büyücü kitaplarından bol miktarda okuyup kendisini geliştirebilmekten hoşlanır. Annesi gibi evlerine asla birini davet etmemesi gibi bazı insanlara garip gelen davranışları ise evlerinin bir muggle evinden çok büyücü evine benzemesinden kaynaklanır. Cep telefonu, bilgisayar ve televizyona rağmen Will’in odasında bunlara ek olarak Hareketli resimler de bulunur. Kısaca annesi ile kendi düzenlerini kurmuş ona göre yaşamaya çalışmaktadırlar. Babasını çok özler ve hakkında merak ettiği şeyler ile ilgili sorularla annesinin başını şişirir. Ayrıca Hogwarts’a gittiğinde annesinin yalnız kalması konusunda endişelidir.

William Julian O'Neil L_C____B_K____boy___girl_icon_by_sa William Julian O'Neil Caspian_XI_by_Jz32 William Julian O'Neil Benflag William Julian O'Neil 12028571

◦ Sevdikleri ◦

Quidditch | Quaffle ile sayı yapmak ve Bludger’ı rakip takıma göndermek başlıca ilgilendiği şeylerdir bu konuda. Üstün yetenekli değildir ama oynamayı ve izlemeyi sever. |
Kitaplar | Okumayı sever. Çok sosyal olmadığından kitapları çoğunlukla sözde arkadaşı olanlara ve meraklı ailelerine tercih etmiştir. Muggle’lar arasında büyücü kitabı bulmak kolay olmadığından birçok Muggle kitabını da okumuştur. |
Meşede Bekletilmiş Şekerli İçki | İçecekler arasında favorisidir. Özellikle sıcak bir yaz gününde litrelerce içebilir. Ayrıca içinde içki olduğundan verdiği histen de hoşlanmaktadır. |
Kaymak Birası | Meşede Bekletilmiş Şekerli İçki kadar olmasa da özellikle kışın tercih ettiği bu içkiyi de çok sever. Üç Süpürgeye ve Hogsmeade’e sırf bu yüzden gitmektedir.
Annesinin yaptığı yiyecekler ve özellikle Kazan Pastaları | Herhangi bir yerde yediklerinden 10 kat daha lezzetlidir. |
Babası |Daha çok annesinin anlattıklarından hatırlar onu. Her zaman cesur ve kararlı olan babası gibi olmak istemektedir.|
Muggle Sporları | Özellikle yüzmekten hoşlanan Will muggle’lar arasında geçirdiği yıllarda ve gittiği okullarda sevilmese de ilk takıma seçilen oyuncu olmuştur çoğunlukla.|
Çizim| Tüy kaleme kıyasla tercih ettiği muggle kurşun kalemlerinini iyi kullanır. Her ne kadar pek vakti olmasa da çoğunlukla fırsat buldukça çizer.


◙ Sevmedikleri ◙

Safkan takıntılılar | Belki bir melez olduğundan belki de sadece bunu saçma bulduğundan onlardan hiç hoşlanmaz Will |
Kendini beğenmişler | Sadece ondan daha büyük veya daha iyi mevkide olanların hava atışlarından nefret eder. Hepsini bir kaşık suda boğmak istemektedir.
Babasını öldürenler/Ölüm Yiyenler| Onlardan özellikle annesinin eskiden olmayan üzgün halini gördükçe daha da çok nefret etmektedir. İleride hepsini teker teker öldürmek istemektedir.|
Kehanet |Sihrin gereksiz bir dalı gibi gelir Will’e. Belki o nedenle pek başarılı sayılmaz.|

♣ Güçlü♣

Safkan Takıntılılar
Yapması gereken zor işler
Kızdırılmak - tam olarak güçlü olduğu bir şey değildir ama gerçekten çok kızdığında kendini kaybeder ve normalde saldırmayacağı şiddette saldırabilir insanlara -
Zekâsını kullanmasını gerektiren durumlar

♣Zayıf ♣

Annesi
Babası hakkında konuşulması
Değer verdiği insanlar
Ona meydan okunması, aleyhine olur çünkü yanıt verir mutlaka
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
William J. O'Neil




Mesaj Sayısı : 3
Mücadele Tarafın : Ravenclaw
Rp Sevgilisi : Yok
Asa : Akçaağaç,Kuzgun tüyü,anka gözyaşı damlası, az esner
Kan Durumu : Melez
Evcil Hayvanın: : Kahşin Kneen
Kayıt tarihi : 19/10/08

William Julian O'Neil Empty
MesajKonu: Geri: William Julian O'Neil   William Julian O'Neil Icon_minitimePaz Ekim 19, 2008 7:43 pm

Sabahın ilk ışıklarıyla yüzünde hissettiği buz gibi suyla sıçrayarak kalktı William. Uyku sersemi nu neyin uyandırdığını anlamaya çalışarak çevresine bakındı şaşkın bir şekilde bir süre. Siyah saçlarının ortasında bir su balonu patlayıp onu sırılsıklam edene kadar. Kafasını kaldırıp baktığında (yüzüne peş peşe düşen iki su balonuna neden olmuştu) okulun ilk gününden beri anlaşamadığı pis hortlak Peeves’i gördü. Su balonuyla doldurduğu ellerindekileri bırakarak ( sırılsıklam olmuştu Will) Will’e nanik anlamında bir işaret yaptı ve o ağzını bile açmadan ve asasına uzanamadan hızla kapıya doğru gidip kayboldu. Daha güneş tam olarak doğmadan kalkmaktan dolayı öfkelenen William birkaç küfür savurdu hortlak için, onu duyamasa da. Bir kere uyanmışken şimdi hayatta uyuyamazdı bir daha. “ Merlin’in Sakalı.” Sırılsıklam oturmak istemediğinden kalktı ve krem rengi pijamalarını çıkartıp kurumaları için örtüsünü kabaca düzelttiği yatağına serdi. Sonra ayakucundaki Hogwarts armalı açık kahverengi sandığa yöneldi. Okulun Baloya gideceği gün ders yoktu o yüzden o gri pantolon, kalın cüppe ve berbat kravatta yoktu. Muggle kıyafetlerini giyebilirdi, rahat kıyafetlerini. Sandığındaki temiz giysiler arasından – biraz azalmışlardı – oldukça koyu bir lacivert kot pantolonunu ve beyaz, sade bir tişörtünü çıkardı. Giyinmesi kısa sürmüştü. Asasını komodininden alıp kotunun sağ cebine, en rahat ulaşabileceği yere koyduktan sonra ıslak pijamalarına göz gezdirdi ve yüzünü buruşturdu. Lanet olası hortlak yine becermişti keyfini kaçırmayı. Yatakhanedeki bir iki kişi daha uyanmış ama uyumuşlardı tekrar. Onlar gibi olmayı ne kadar isterdi. Sırf bu konuda değil her konuda. Onlara mektup yazan anneleri ve babaları vardı, her şeyin sorumluluğu üzerinde olan kişi anneleri değildi. Bir çoğunun normal bir hayatı vardı. Arkadaşları, kız arkadaşları, aileleri… Tek dertleri derslerdi herhalde. Kıskançlık duygusunun içini doldurduğunu hissetti. Hiç birinin babası gözlerinin önünde ölmemişti herhalde. Yıllardır büyüyle iş yapmaya çalışan anneleri saklanmak için Muggle dünyasında iş bulmak zorunda kalmamıştı. Anneleri uzaktayken başına bir şey gelmesinden korkmuyorlardı herhalde. Bu düşüncelerle kendisini çok zayıf hissetti. Yıllar geçmişti ama çok küçüklüğündeki gibi babasının eve gelmesini, çeşitli büyülerle kendisini eğlendirmesini, hatta kendisine kızmasını bile özlemediği tek gün yoktu. Ölüm yiyenlerden tiksinmediği, hepsini yok etmek istemediği tek gün olmadığı gibi. Normalde kindar bir yapısı yoktu, çekingen de değildi. Ama… Geçmişi yüzünden olup olmadığından emin değildi ama hiç arkadaş edinememişti adam gibi. Bazılarına karşı kendi suçuydu, kafasını kuma gömmüş, hiç kimseyle ilgilenmemişti ilk yıllar. 11 yaşında biri için fazla olgun davranma alışkanlığı iki yıl sürmüş ve yok olmuş, ama insanların hakkındaki düşünceleri kesinleşmişti. Slytherin’ler hoşlanmazdı ondan, sataşırlardı ona. O’Neil adı Zümrüdüanka Yoldaşlığıyla bağlantısını açıkça gösterirdi çünkü. O da anne babaları büyük ihtimalle ölüm yiyen olan o sinsi yılanlara karşı öyle davranırdı. Sataşır, kavga ederdi gerekirse. Bir kere ifrit boyunda bir çocuğa dalmış, kanayan bir burunla Hastane Kanadına gitmek zorunda kalmıştı. Çocuğun Slytherin Quidditch takımının vurucusu olduğunu ve yanında vurucu sopasıyla antremandan geldiğini nereden bilebilirdi ki. Gryffindor’lar ve Ravenclaw’lar ile neden anlaşamadığını merak ediyordu. Birde Hufflepuff ile. Ama düşündükçe, ilk iki yılından kaynaklandığını anlıyordu. Sersemce davrandığı o ilk iki yıl. Ama o böyle büyümüştü. Onun gözünde annesi onu değil o annesini koruyordu. Hiçbir zaman karşılaştığı sıkıntılardan annesine bahsetmezdi. Onu üzmek istemezdi. Zaten fazlasıyla kırılgan bir görünüşü vardı annesinin. Karakteri öyle olmasa da.. Üzmek istemezdi onu. Zaten omuzlarındaki yük ve yüreğindeki acı, babasının acısı yetiyordu ona biliyordu. O yüzden arkadaşlığın paylaşma bölümü biraz zordu onun için. Belki de ilk bakışta soğuk görünmesinin nedeni buydu. Binasındakileri bırak yatakhanesindekilerin adını bilmiyordu adam gibi. Oysa arkadaşlarına ve arkadaşlığa çok değer verirdi. Onlar için yapamayacağı olmazdı, gerçek dostları için. Bu sene bitiyordu artık, umudu yoktu ama bir dahaki sene farklı olacaktı. Biraz daha sosyal olacak, Quidditch seçmeleri gibi etkinliklere katılacaktı. Dersleri düşünerek geçirmeyecekti tüm vaktini. O ilk izlenimi kıramaması ne kadar kötüydü. ‘Bazı çocuklar çok acımasız oluyor.’ Diye düşündü buruk bir gülümsemeyle. Acımasız..

Düşüncelerine gömülmüşken fark etmeden büyük salona gelmişti. Yatakhaneden ne zaman çıkmış, ne zaman ortak salondan ve kuleden inmişti? Dalgın bir biçimde yürürken her zamanki ters görüntüsünü sürdürdüğüne emindi. Gözüne düşen bir tutam siyah saçı eliyle sabırsız bir şekilde arkaya attı ve kahvaltının henüz başladığını anlatan kokular eşliğinde her seferinde tıka basa doyarak terk ettiği ama açlıktan ölerek girdiği büyük salona adımını attı. Sabahın o saatinde olacağı gibi bomboştu. Her binadan bir iki kişi vardı masalarda. Kendi masasına geçip masanın Profesör masasına yakın kısmındaki boş yere oturup önündeki yiyeceklere göz attı. Kızarmış ekmekler, tostlar, sosisler, peynirli börekler, mısır gevreği... Karnının ne kadar aç olduğunu yeni fark ediyordu. Yüzünde beliren sırıtışla tabaklara uzandı ve tabağını doldurduktan sonra yemeğine başladı. Bu kadar erken gelmenin avantajı sıcacık yiyeceklerdi. Tamam, belki biraz fazla sıcacık. Ağzına büyük bir parça sosis attığında tek hissettiği şey sıcak olmuştu. Dilinin haşlanmasının üzerine içtiği buz gibi Balkabağı suyu da pek fayda etmemişti. Sıcak yiyeceklere geçmeden biraz daha beklemeye karar veren Will mısır gevreği kâsesine uzandı. Masadaki tek soğuk yenebilecek şey oydu. Kısa süre sonra kâse bitmiş artık onu haşlamayan yiyeceklere dönmüştü.

Tıka basa doymuş bir halde Büyük Salonu terk ettiğinde yeni yeni dolmaya başlamıştı masalar. Yavaş yavaş gelmeye başlayan baykuşlar her zamanki gibi mektubu/paketi atıp gidemiyor, beslenmeyi ve dinlenmeyi istiyordu. Taşıdıkları ağır paketler yüzündendi herhalde. Yüzlerce baykuşun arasında Kneen’i görmeyi beklemiyordu Will. Baykuşların arasında dikkat çekerek gelen Kahşin kendisi masadan kalkarken iyi fren yapamamış masaya bir an değen pençeleri Will’in göğsüne yapışmıştı resmen. Kuş belli ki hızlı ve yorucu bir yolculuk yapmıştı. Pek hafif sayılmayacak bir şey taşıyormuş gibiydi. Bir... Çanta? Ve gagasında bir mektup. Koluna tüneyen – ya da tünemeye çalışan – hayvanı sevgiyle okşadıktan sonra kolunda kalmasına aldırmadan hızlı hızlı yürüyordu. Adını çok sevdiği bir dörtlüğün olduğu sayfada gördüğü bir adamdan almıştı Kneen. Çağlar boyu Quidditch’ten. Birçok isim kadar anlamlı değildi ama alışmıştı bu ada kısa sürede kuş ve başka bir ad işe yaramazdı artık. Denemişti Will. Hızlı adımlarla kuleye çıkarken çantayı ve mektubu kavramış içini kemiren merakla bunların ne olacağını düşünüyordu. Çanta kendisi çok hafifti ama içinde sanki demir vardı. Mektupta genelde aldığı mektuplar kadar ağır değildi. ‘Çelişkiye bak.’ Kahşin kolunu sallayıp durması üzerine çevresinde uçmaya başlamış sonra da omzuna tünemişti. Pençelerinin omzunu kestiğini fark eden Will eliyle sinek kovarmış gibi bir hareket yaptı.
“ Kes şunu Kneen.” Çatık kaşları ve ikna edici ses tonu veya kuşun uçma isteği omzunun serbest bırakılmasına neden olmuştu. İrlanda Anka kuşu olarak bilinen ve ender görülen kuşun koridoru üç kere dönmesini izlemek düşüncelerinden bile daha yorucuydu. Kolunu kuşa uzattı. Sert pençeleri bileğine geçerken yüzünü buruştursa da sesini çıkarmadı. Annesinin mektubu ve çantayla ilgili merakı buna engel olmuştu. Öyle ki giriş için sorulan soruyu iki kere tekrar ettirmesi gerekti. Beyni durmuştu sanki. Lacivert kanepe ve koltuklara, beyaz- mavi minderlere serilmiş öğrencilerin yanından hızla geçti. Taş basamakları birer, ikişer çıktı ve erkekler yatakhanesinin kapısını açtı. İçeride daha yeni uyanmış bir iki kişi vardı. Başıyla dalgınca selam verip yatağına yöneldi. Lacivert örtüsünün üzerinde krem rengi pijamalar, yatağın çevresinde hareket eden resimler vardı. Komodinin üzerinde birkaç kitap ve yatağının altına konmuş, ucu görünen süpürgesi vardı. Okula geldiğinden beri adam gibi binmediğinden ortalıkta durmuyordu süpürge. Üzerinde günlük cüppesinin durduğu sandığının üzerine atladı Kneen kolundan. Yeni bir yere gelen ve orayı keşfetmek isteyen kuş odada uçmaya başlamıştı. Tek sorun takıldığı perdelerdi. Kuşun kolunu bırakmasına sevinen Will kolunu ovuşturdu. Güçlüydü bu Kahşin’ler, bayağı güçlü. Kuş odanın içinde dönüp durmaya devam ederken pijamalarını bir kenara itti ve yatağına oturdu. Mektupla başlayacaktı. Öyle yapması iyi de olmuştu direk çantayı açsa şoka uğrardı herhalde. Güzel bir el yazısı ile yazılmış adına bakarken kaşlarını çattı ve zarfı yırtarak açıp içindeki parşömeni kaptı.

Sevgili Will,

Sizin maskeli balonun bugün olduğunu biliyorum o yüzden yetişip yetişemediğinden emin değilim bu mektubun. Ama şu anda saat on ikiyi geçtiğine göre ve Kneen’in rahat rahat bir altı, yedi saati olduğuna göre sanırım yetişir. Maskeli Baloyu duyduğumda isteğin üzerine yolladığım zırhı hatırlıyorsundur. Sanki bir şeyler eksik gibi geldi ve biraz düşündükten sonra gerçek olmasa bile sahte bir kılıcın bile olmadığını fark ettim. Kısa süren bir araştırma sonucu, keskin olmayan tüm kılıçların oyuncak olduğunu anladım ve bir antikacı da gerçek bir kılıç buldum. Pekiyi bir fikir değildi ama senin o kılıcı kınından çıkaracağını sanmam. Ayrıca asanın yarısı kadar bile güçlü değil orada bu nesne. Ayrıca sana güveniyorum, güvenimi boşa çıkartmazsın umarım. Çantanın içinde bir şey daha var. Zırhına uygun bir miğfer. Sanırım bu biraz Baloyu abartmak oldu ve bundan hoşlanmayacağını düşündüm ama yine de, dediğim gibi içim rahat etmedi. Mektubumu kısa kesiyorum çünkü bunların vaktinde eline geçmesini istiyorum.

Sevgiler, annen.



Kısa mektubu bitirdikten sonra ince uzun çantada ne olduğunu anlamıştı. “Gerçek bir kılıç... Yok artık. Şaka yapıyor olmalı.” Evet, Muggle kitaplarındaki Savaşçılara, okçulara, büyücülere ( oradakiler farlıydı), balta ve devasa çekiç kullananlara ve özellikle kılıçlı savaşanlara hayran olduğundan böyle bir kostüm düşünmüştü ama direk eline bir kılıç verilmesi, bunu annesinin vermesi çok garipti. Ayrıca… Tehlikeli gibiydi sanki. Ama gerçek bir kılıca sahip olma düşüncesi hepsini yenmiş merakla çantayı açmıştı. Çok büyük sayılmayacak bir kılıç – parmağındaki bir kesiğe neden olan kontrolü aşırı keskin olmadığını da gösteriyordu – ve kını vardı. Kılıç kınına konmuş sivri tarafına miğfer yüze geçirilmiş gibi geçirilmişti. İkisini yatağına koyarak hayranlıkla baktı. Kim bilir hangi savaşta kullanılmıştı kılıç – ve içini kötü yapan bir düşünce, kimleri öldürmüştü acaba? – düşünceyi aklından kovmaya çalışarak odada dönüp duran Kneen’e baktı. Sakinleştirip biraz baykuşhaneye gitmesini sağlamalıydı. Ama nasıl... “Kneen!!”

Sahibinin sesini duyan kuş tereddüt etti. Eğlenceli bir yerdeydi ve geri gönderilmek istemiyordu. Ama elindeki yiyecekle onu çağıran William onu yine yiyecekli bir yere götürürdü. Büyük ihtimalle baykuşhaneye. Kuş insanların homurdanmasına benzer bir ses çıkartarak yumuşak(!) bir iniş yaptı Will’in koluna. Elindeki meyankökü asasını yalayıp yuttuktan sonra hüzünlü bir şekilde ona baktı. Gitmek istemiyordu o baykuşların yanına. Will kararlı bir şekilde pencereyi gösterdi boşta kalan eliyle kahşin’in hüzünlü bakışlarına aldırmadan. Alışmıştı artık kuşun huylarına. Pencereyi açtı, kuşun olduğu elini silkeler gibi yaptı ve sarsıntıdan havlanan kahşin’in baykuşhaneye ilerleyişini izledi. Anka kuşları kadar güzel görünmeyebilirdi ama onlar kadar zekiydi. Kuş sinirli bir tavırla dönüp gagasıyla elini sertçe dürttüğünde bile yüzündeki gülümsemeyi korumuştu.

Günün büyük bir bölümünü Bludger’ları alt etmek adlı kitabı okuyarak ve her ne kadar dönem bitmek üzere olsa da geç kalmış birkaç ödevini tamamlayarak geçirdi. Son anda binasından puan düşmesini hiç istemezdi. Zaten yıl boyunca adam gibi puan kazandıramamış olarak. Ancak hemen hemen herkes giyinmeye çıkıp ortak salon boşalınca pencere kenarındaki koltuğundan kalktı ve yatakhaneye çıktı. Kostüm işini çok garip buluyordu. Sanki herkes normal gidecek bir tek kendisi o garip kılıç ve zırhla gidecekti. Kurtulamadığı his yüzünden kendisine lanetler okuyarak taş merdivenleri çıktı. Kızlar ve erkekler yatakhanesinin bölündüğü yerde duraksadı. İçeriden kıkırtılar, birbirinden ayırt etmesi imkânsız sesler ve garip kokular yükseliyordu. İksir zindanındaymış gibi hissetti Will. Kendi yatakhanesine doğru yürümeye başladı. Bu balonun başlaması ve bitmesini istiyordu. Ne kadar denese de zevk alabildiği bir şey değildi balo. Denemişti. Aklına çok küçüklüğünden hatırladığı bir balo geldi. Ne için olduğunu bilmiyordu ama önemli olduğunu hatırlıyordu. Anne ve babası da katılmışlardı. Resmi cüppeli o kadar insanın oluşturduğu gürültüden hiç hoşlanmadığını da hatırlıyordu Will. Belki de o yüzden balolardan hoşlanmıyordu. İlk balosu pek eğlenceli geçmiş sayılmazdı. Kalabalık alanlardan çok hoşlanmamasının başlangıç tarihi de balo olmuştu herhalde. Veya annesiyle zorunluluktan sürdürdükleri muggle hayatında gittiği alışveriş merkezleri. Kızlar yatakhanesinin yarısı kadar kıkırdama olan ama aynı derecede gürültülü yatakhaneye girdi…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
William J. O'Neil




Mesaj Sayısı : 3
Mücadele Tarafın : Ravenclaw
Rp Sevgilisi : Yok
Asa : Akçaağaç,Kuzgun tüyü,anka gözyaşı damlası, az esner
Kan Durumu : Melez
Evcil Hayvanın: : Kahşin Kneen
Kayıt tarihi : 19/10/08

William Julian O'Neil Empty
MesajKonu: Geri: William Julian O'Neil   William Julian O'Neil Icon_minitimePaz Ekim 19, 2008 7:43 pm

Yarım saat sonra siyah, gri ve koyu kahverengi’nin hâkim olduğu zırhı ve kıyafetinin diğer parçalarını giymiş binasındakilerle birlikte orak salona iniyordu. Görünümünden şikâyetçi değildi ve kınında dursa da gerçek görünümünü sapıyla bile fark ettiren kılıcı sayesinde memnun bile sayılırdı. Annesinin yolladığı diğer şey, miğferse elindeydi, takmayı pek düşünmüyordu da. Zaten kimse kimseyi tanıyamıyorken. Bakışları yine koyu kahverengi pantolonunun sol tarafından sarkan kılıca yönelirken kan makyajıyla gerçekçileştirilmiş vampir kostümlü bir kız hızla ona çarparak duvara yapışmasına neden oldu. Sinirli bir şekilde kalabalığın içinde yürümeye çalışmaya geri dönerken gözleri kostümleri neredeyse delip geçiyor ama aradığı kişiyi bir türlü bulamıyordu. ‘ Nerede?’ En sonunda genellikle yanında gördüğü iki çocuk ve bir kızla beraber kendisinden biraz ileride yürüdüğünü gördü. Marisha… Hayranlık dolu bakışlarını diktiği kıza bakarken gereğinden fazla hareketsiz kalmış arkasındaki yarı ifrit bir çocuktan bir yumruk yemişti. Hızla ilerleyip bir iki kişi sertçe iterek öne geçti. Hala Marisha’ya ve yanındakilere bakıyordu, onu fark etmelerini beklemiyordu bu kalabalıkta etseler de bir şey değişmezdi ya. Kızla konuşmaya çalıştığı bir iki seferi hatırlamak bile istemiyordu. Kekeleyip durduğu ve en sonunda resmen kaçtığı bir iki seferi. Kesinlikle bir şey değişmeyecekti. Hatta fark etmemeleri daha iyi olurdu çünkü kızın onu hatırlayacağını tahmin ediyordu. ‘ Merlin aşkına…’ Son istediği şeydi. Marisha’nın yanındaki çocuğa genellikle yüzünde belirmeyen kıskanç bir ifadeyle baktı. Aslında baloya onunla birlikte gitmek istemişti, gerçekten istemişti ama sorma kısmı pek başarılı olamamıştı. O üç arkadaşıyla yapışık dördüzler olarak geziyorlardı. Hiç yalnız yakalayamamıştı ki. Bir sefer hariç ama onda da soramamıştı. ‘ Neden…’

Yürürken düşünmek beklediğinden daha hızlı yürütüyordu kendisini. Ne olduğunu anlamadan Testrallerin çektiği arabalara gelmişlerdi. Varlıklarını okula geldiğinden beri bilen ve onları görebilen Will yavaşça birinin yanına yaklaştı. Kanatlı atların en ilginç türüydü bunlar. En gizemli. Ve en ürkütücü. Hoşlanmadığı yaratığın yerdeki et parçasına saldırması üzerine geri çekilirken bunun nedenini çok iyi bildiğini düşündü. Onları görmekten hoşlanmıyordu. Ölüm görmüş olmaktan. Yüzü karamsar ifadesine dönerken öğrenci guruplarının arasına karıştı. Bir de onunla aynı arabaya denk gelmek için uğraşmayacaktı. Boşa uğraştığını bile bile… Arabalara biniş izni verilir verilmez boş bulduğu bir tanesine atladı. Yanına düşe düşe Slytherin’li bir iki kişi düşmüştü. ‘Harika... 5 dakika 5 yıl olacak…’

Yolculuk gerçekten çok uzun sürmüştü onun için o boğucu arabada o berbat ifrit gibi kokan iki çocuğun arasında sıkışmış bir şekilde oturduğunda. Yüzünü buruşturup başını salladı. Hogwarts’ın ifritleri okula almaması gerekiyordu. En azından normal öğrencilerle aynı yere. Kalabalığa ayak uydurmaya çalışarak yürürken çevresine bakıyor ve büyü dünyası hakkında aslında ne kadar az şey bildiğini fark ediyordu. Havadaki alev topları ve süsler, özellikle yemekler… Her şeyin görüntüsü, Enfesti... Kendini ilk bulduğu sandalyeye atarken gözleri kalabalığın üzerinde dolaşıyor binasından hatta okuldan birini bulmaya çalışıyordu. Marisha’yı bulmaktan umudunu kesmişti zaten. Bir süre bakınıp kendi binasından birini de bulamayınca ayağa kalktı ve sinirli bir tavırla dans edenlerin arasından geçip biraz daha sakin olan ama sandalye bulunmayan bir köşeye gitti. Sırtını buz gibi bir duvara dayayıp gözlerini kapadığından uyuyormuş gibi hissetmişti. Pek hoşlandığı (!) kalabalık yokmuş gibi.. Gözlerini açtığındaysa delicesine eğlenen ve insanların özellikle yaşıtı bazı erkeklerin pek eğlenmesine sebep olan bir gurup Veeela’yı gördü. Yüzünde beliren bir gülümsemeyle binasından tanıdığı bir son sınıfın Veela kızın etrafında dönüp durmasını, yarım yamalak Fransızca konuşuma çabalarını izledi... Madem buradasın o zaman zevk almaya çalış... Biraz bile olsa…



Tek mesaja sığmadı...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Caroline Regina Chaplin

Caroline Regina Chaplin


Mesaj Sayısı : 252
Mücadele Tarafın : Karanlık Taraf
Rp Sevgilisi : Yok
Özel Yetenek : Görücü
Asa : 12 inches, Funda Ağacı, Basilisk Zehri
Kan Durumu : Safkan
Kayıt tarihi : 16/09/07

Bilgiler
Quidditch Mevkisi:
Galleon: 1500

William Julian O'Neil Empty
MesajKonu: Geri: William Julian O'Neil   William Julian O'Neil Icon_minitimePaz Ekim 19, 2008 7:44 pm

5. Sınıf Ravenclaw
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
William Julian O'Neil
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Düşünseli[Arşiv]-
Buraya geçin: