Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Hogwarts şatosunun gizemlerini keşfetmeye hazır mısın? Karanlık yükselmeye devam ediyor. Önemli olan taraflarımız mı? Seçimlerimiz mi? Olmak istediğimiz ve bulunduğumuz yer mi? Artık karar verme zamanı...
 
AnasayfaPortalliLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Bahaneler...

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Ronald Bilius Weasley
Gryffindor V. Sınıf
Gryffindor V. Sınıf
Ronald Bilius Weasley


Mesaj Sayısı : 134
Yaş : 30
Mücadele Tarafın : Dumbledore'un Ordusu
Rp Sevgilisi : Var biri ama...
Özel Yetenek : İyi satranç oynar... O da bir yetenek sayılır xP
Asa : Odun kullanıyor. Nasıl?
Kan Durumu : Safkan
Evcil Hayvanın: : Pigwidgeon
Kayıt tarihi : 31/01/08

Bilgiler
Quidditch Mevkisi:
Galleon:

Bahaneler... Empty
MesajKonu: Bahaneler...   Bahaneler... Icon_minitimePaz Mayıs 08, 2011 9:14 pm

Quidditch maçı gittikçe yaklaşıyordu. Mart bitip de Nisana girilirken, hava şartları eskisi kadar onları zorlamadığı için sık sık antreman yapar olmuşlardı. Hufflepuff ile yapacakları maçta galip gelip Ravenclaw'ı da yenerlerse kupa Gryffindor'undu. Harry'nin snitchi yakalayacağından en ufak bir şüphe duymuyordu, Ron açıkçası kendi başarısızlığından kupayı alamamış olmaktan çok daha fazla korkuyordu. Bir önceki antremanda da ne kadar berbat oynadığı göz önünde bulundurulursa eğer, yenilirlerse bunun kendi hatası olacağına inanıyordu. Çünkü tam yirmi gol yemişti ve Harry onu cesaretlendirmek için yeterli kelime bulabilmekte zorlanmaya başlıyordu. Bunun dışında, bir önceki gün Hermione'yle arasında geçen -ona göre- olağandışı yakınlaşmadan sonra onu görememişti. Bitkibilimden çıkar çıkmaz kütüphaneye gitmiş, Ron'a da Harry'yi bulmak kalmıştı. Neyse ki Ron'un umduğu gerçekleşerek Harry Hermione'nin parşömenlerini getirmişti, Hermione'nin de tüm o notları günlerini harcayarak yeniden yazmasına gerek kalmamıştı. İşin kötüsü, kahvaltıda Hermione'yi ortalıklarda görememişti. Bu garip bir şekilde, çıkmaya başladıklarının ikinci günü sevgilisinin ondan kaçması kadar içine oturan Ron, öğle saatlerine kadar Hermione'nin ortada görünmeyişine garip anlamlar yüklemeye başlamıştı. Onun yakınlaşmasından rahatsız olduğunu, arkadaşlığının kötüye kullanılmak istendiğini düşünüp Ron'dan uzaklaştığını düşünmeye başlamıştı, ta ki Harry'yle Angelina'yı bulmaya giderlerken Parvati onlara Hermione'nin kütüphanede olduğunu söyleyene kadar...

"Diyorum da acaba..." Kambur cadı heykelinin önünde durdular. Aniden durdukları için arkalarından gelen bir grup erkek onlara toslamıştı, dengesini kaybedip neredeyse yere düşecek olan Harry'yi son anda Ron kolundan tutup yakaladı. "İyi misin?" diye sordu Ron, onlara çarpan öğrenci grubuna köşeyi dönene kadar dik dik bakarak. "İyiyim." diye cevap verdi Harry. "Ne diyordun?"

"Diyorum ki," dedi Ron, hayatının en önemli meselesinden bahsediyormuş gibi bir ciddiyete bürünmeye çalışarak. "Ödev yapmam gerekiyor ve... Belki de sen Angelina'yla konuştuktan sonra ortak salonda buluşuruz?"

"Pekâlâ," dedi Harry. Sanki Ron'un ondan bir şeyler sakladığını düşünüyor ve ona böyle bakmaya devam ederse ağzından baklayı çıkaracağını umuyor gibiydi. "Sonra görüşürüz."

"Görüşürüz..."

Bütün yol boyunca kendini, gerçekten de Hermione'yle ödev yapmaya gidiyor olduğu konusunda kandırmayı denedi Ron. Onu özlediği için ödevi bahane eden ve daha da ağır basan nasıl davranacağına yönelik merakını ona bas bas bağıran içindeki sesi bastırmakta zorlanıyordu. Kütüphaneye geldiğinde çok fazla öğrenci olmadığını gördü. Uzun süredir orda olduğu elektriklenmiş kahverengi, gür saçlarından anlaşılan Hermione Granger'ın burnu neredeyse parşömen kâğıdına değecekti. Kimisi açık, çoğu ise kapalı olmak suretiyle üst üste dizilmiş, kalın kitaplar arasından yüzü zar zor görünüyordu doğrusu. Aslında net görünen tek yeri saçlarıydı.

"Yavaş ol, parşömen kâğıdını yırtacaksın yazarken." Hermione bir an başını kaldırıp epey şaşırmış gözlerle ona baktı. Ron da açıklama yapma zorunluluğu hissettiğinden, "Şu Bitkibilim ödevi... Aptal konuyu hiçbir yerde bulamıyorum. Senden ne haber?" diye söylendi. Hermione'nin -ona göre- aşırı tepkisizliğinden dolayı incinmiş görünürken kitap raflarına yöneldi. O kırgınlıkla birkaç kitap devirdiğini duyan Madam Pince yüksek sesle boğazını temizleyerek Ron'u aklınca uyardı.

"Ne bekliyordun, birden boynuna atlamasını falan mı? Sadece onun kolunu tutup biraz yaklaştın diye seni erkek arkadaşı ilan edeceğini falan mı sanıyordun yoksa?!"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Hermione Jean Granger
Gryffindor V. Sınıf
Gryffindor V. Sınıf
Hermione Jean Granger


Mesaj Sayısı : 285
Yaş : 33
Mücadele Tarafın : Samimi olmayı vaad edebilirim, tarafsız olmayı asla! ---> Dumbledore's Army~
Rp Sevgilisi : Henüz değil. Ama...
Özel Yetenek : Zekadan daha özel bir yetenek olamaz...
Asa : Şu asalara isim takma adeti nasıl türedi bilmiyorum ama çok saçma yahu =D
Kan Durumu : Muggle Doğumlu ~
Evcil Hayvanın: : Burnunu duvara toslamış gibi düz suratlı turuncu kedim; Crookshanks (:
Kayıt tarihi : 07/02/08

Bilgiler
Quidditch Mevkisi:
Galleon:

Bahaneler... Empty
MesajKonu: Geri: Bahaneler...   Bahaneler... Icon_minitimeSalı Mayıs 10, 2011 12:53 am

Gryffindor Ortak Salon'un büyük eski saati sabah yediyi gösterirken kızlar yatakhanesinin merdivenlerinden ayak sesleri geliyordu. Hermione sırtında kitap çantası, avucunda büyücü gazetesi "Gelecek Postası" için tuttuğu 5 knutla beraber kızlar yatakhanesinin merdivenlerinden indi. O aşağı inerken Crookshanks miskin uykusundan uyanıp peşine düşerse diye önüne bir tabak ciğer sosuna batırılmış ekmek bıraktı. Crookshanks'e çok fazla yemek vermezdi, turuncu kedinin bu koca şatoda kendine göre yiyecek bulması hiç de zor değildi ama Hermione onu beslemekten zevk alıyordu. Madam Pomfrey'in özel bozulmaz-kokuşmaz karışımı sayesinde Crookshanks için sakladığı yiyeceklerden diğer yatakhane sakinleri rahatsız olmuyordu.
Zaten fazla geniş ve ferah olan Ortak Salon kahvaltı vaktinin tenhalığında çok daha geniş görünüyordu. Delikten geçip koridora çıkan Hermione sabah sabah hortlak Peeves'a yakalanmamak için bir an önce Büyük Salon'un kalabalığına kavuşmak istiyordu. Birinci kat koridorlarından Giriş Salonu holüne çıkmasına son bir merviven kalmıştı ki korktuğu başına geldi. Bir anda kitapları çantasından fırlayıp başının tepesinde uçmaya başladı.
"Hayır! Peeves lütfen, hayır!"
Hogwarts'ın görüp görebileceği en çatlak hortlak Peeves, etrafta görünmüyordu.
Fakat etkisini görmemek imkansızdı. Hermione başının üstünde boşlukta sallanan Karanlık Sanatlara Karşı Savunma kitabıyla yüzyüze geldi. Tam tepesinde, yüzünün üstündeydi.
"Peeves, lütfen yapma!"
"Yihehehehihee!" hortlağın çınlayan sesi korkunç bir kahkaha koyverdi.
"Yapağı saçlı Öörmaynicik'in başı belada mıymış?" dedi hortlağın cart sesi.
"Peeves!"
"Yihehehooo... Öörmaynicik sinirlendi. Kitaplarını bırakayım mı istiyorsun?"
Hermione öfkeyle ağzına gelen ilk şeyi söyledi. "Evet!" ve söyler söylemez pişman olacağını farketmişti ama çok geçti. Peeves, Hermione'nin başından bir metre kadar havada uçan kitapların hepsine yer çekimi kanununu hatırlattı. Hermione erken davranıp asasını çekmiş, başının hemen üstünde görünmez bir kalkan oluşturmuş olmasaydı şimdi o kalın kitaplar yüzünden Hastane Kanadı'na taşınmayı belkiyor olabilirdi. İşin kötüsü, etrafında bir tek portre bile yoktu. En yakınındaki portre koridorun sonundaki Muz Yiyen Maymunlar portresiydi ki onlar da yardım etmekten çok kahkahalarla gülerlerdi.
Hermione görünmez kalkanını yavaşça aşağı indirmişti. Kitaplarını çantasına doldururken Peeves'a ağzı dolu dolu lanetler yağdırıyordu.
"Merlin'in ejderlerine glesice hortlak!" Peeves'ın kahkahaları hâlâ koridordaydı.
"Seni Kanlı Baron'a şikayet edeceğim Peeves!" Kahkahalar bir anda kesildi. Hermione biraz da olsa rahat etmişti. Kitaplarını sırtına alıp son merdiveni indi. Giriş holündeki, binaların puanlarını gösteren büyük, mücevher dolu kum saatlerinin yanından geçiyordu ki geri dönüp camdaki yansımasına bir kez daha baktı. Tokaların kopmasından nefret ettiğini kendisine bir kez daha hatırlattı. Saçları dağılmıştı ve tokası kayıptı. Az önce yerleştirdiği asasını cüppesinin içinden çekti. "Acio toka!" Gryffindor kırmızısını andıran el örgüsü lastikli toka merdivenlerin üstünden uçarak Hermione'ye geliyordu. Mrs Weasley'nin ördüğü toka Hermione'nin avucuna kondu. Artık bir tokadan çok küçük bir sökülmüş örgü ve lastik yığınıydı.
"Peeves! Seni-!!"
"Aah!"
sağ ayağını beton zemine sertçe vurdu. Acıyı dizinde hissetmişti ama bin katını Peeves'a hissettirmek istese de çatlak bir hortlağa yapabileceğiniz pek fazla şey yoktu. İçinden "Kanlı Baron'a söylemezsem ben de Umbridge'in sağ kolu olayım!" dedi.
Sağ kolundan cüppesini sıyırıp saatine baktı, sekizi on geçiyordu. Gün boyu yapması gereken çok şey vardı. Umbridge'in profesörleri okuldan atmaya ehliyetinin gerçekten olup olmadığını araştıracaktı. Daha önce hiç bir müdür ve ya profesör bunu denemiş mi, bakanlık bunun için uğraşmış mı, hepsini bilmek istiyordu. Aynı zamanda Mrs Weasley'e bir özür mektubu da yazmalıydı. Mektup deyince Hermione'nin aklına Viktor'a ne zamandır mektup yazmadığı geldi. Son mektubunda Hermione'yi Durmstrang'a davet ediyordu Viktor. "Belki kısa bir tatil senin için de iyi olur." demişti mektupta. Hermione bunu istediğinden emin değildi. Üstelik derslerini de aksatamazdı. "Hem Ron..." dedi içinden, kendi kendine konuşurarak Hogwarts mutfağına giden Meyve Tabağı portresinin önüne varınca. Çantasına sarılmamış elini başının üstündeki fikir baloncuğunu silkeler gibi salladı. Meyve Tabağı portresinin arkasından Hogwarts mutfağına girer girmez evcinleri etrafını sardı. Önünde eğilen, eteğini öpen ufak sevimli zavallıcıkları ne zaman görse içinden bir parça kopardı Hermione'nin. Dizleri üzerine çöktü.
"Durun- lütfen-"
Evcinleri önünde bir nehir gibi yarıldı ve küçük yolun ucundan küçük adam göründü. Dobby, Hermione'nin önüne gelerek
"Hermione Granger ne arzu etmişti? Söylesin Dobby hemen yapar! Dobby bunun için burada Hermione Granger. Dumbledore onu bunun için işe aldı. Dobby artık özgür bir cin!"
"Çok, çok teşekkür ederim Dobby. Ben sadece, kahvaltıya geciktim ve çok vaktim kalmadı. İksir dersi için zindana gidiyordum ve, düşünmeden buraya geldim. Belki bir sandviç verebilirs-" o daha cümlesini tamamlamamıştı ki Dobby'nin tenis topu büyüklüğünde kocaman mavi gözlü, uzun kirpikli arkadaşı Winky elinde irice bir sandviçle yanında bitiverdi. Hermione kendini müthiş suçlu hissediyordu. Buraya neredeyse düşünmeden gelmişti. Sadece bir an aklından geçirmişti ve başka şeyler düşünürken... İşte, şimdi buradaydı. Ron'u düşünürken kendini mutfakta bulması şaşılacak şey değildi aslında.
Hermione Winky'nin muhteşem gülümseyişiyle uzattığı sandvici geri çeviremezdi. Aldı, Winky'yi geniş alnından öptü. "Çok teşekkür ederim. Ama lütfen, bir daha beni böyle karşılamayın... Bunu yapmak zorunda değilsiniz. Beni utandırıyorsunuz..." dedi istemsizce başını eğerek. Çok utanıyordu. Bu zavallı yaratıkların ona gösterdiği hürmet gözlerini doldurmuştu.
"Hermione Granger, öyle düşünmesin. Dobby ve arkadaşları bundan mutlu oluyor. Size hizmet etmek onları mutlu ediyor." dedi Dobby. Bütün evcinleri Dobby'yi onayladıklarını ifade etmek için başlarını iki yana sallayınca fillerinkini andıran irilikteki kulakları yüzlerine çarpıyor, şapada-şupada sesleri etrafı dolduruyordu. Bu görüntü Hermione'yi gülümsetmeye yetti.
"Siz... Öyle iyisiniz ki..." diyebildi ancak. Dobby Hermione'ye daha da yaklaşarak "Siz de öyle Hermione Granger. Siz çok merhametli bir cadı, Dobby bunu biliyor." dedi.
Hermione elini uzatıp Dobby'nin başını sıvazladı. "Çok teşekkür ederim dostum." dedi ve onu ikrama boğmalarına izin vermeden hızla arkasına dönüp Meyve Tabağı portresinden çıktı. İksir zindanına giden dar dehlizde ilerlerken göz yaşlarına mukayyet olabildi. Ufacık yaratıkların kendisi için çalıştırılmasını onuruna yediremiyordu...
Zindanın arka taraflarında gizlenerek geçirdiği İksir dersinden sonra bir ders Aritmansi vardı ve sonra öğle arası geliyordu. Umbridge'in aptal ders tahlilleri ve profesörlerin geçmişini didik didik etmesi olmasaydı şimdi iki ders Bitkibilim ve bir ders Sihirli Yaratıklar dersi alacaktı. Ama Umbridge Hagrid'i komüsyon değerlendirmesine almıştı ve Profesör Sprout'la 'özel olarak' ilgilenecekti. Bu özelliğin nerden geldiği belliydi. Kadıncağız hakkında yapacak işlem bulamayan cadaloz, Profesör'ün tüm hayatını en ince ayrıntısına kadar kurcalayacaktı.
"Suratsız gudubet!"
Hermione boş kalan saatlerini kütüphanede araştırma yaparak geçirmeye karar verdiğinden beri dört iri Hogwarts Tarih kitabı, iki geniş çaplı Hogwarts ve Bakanlık İlişkileri makalesi incelemişti ama hiç bir sonuca varamamıştı. Yazdığı mektuplar da önündeki kitabın arkasında onları gönderecek baykuşlara kavuşmayı bekliyordu. Viktor'a çok soğuk bir cevap yazmıştı. Okuyunca kalbinin kırılmamasını umuyordu.
Önünde en son açtığı Hogwarts tarih kitabına gömülmüş dip notlardan en ufak bir gaddar Bakanlık müdahalesi bulmayı umarken çok iyi tanıdığı ses
"Yavaş ol, parşömen kâğıdını yırtacaksın yazarken." dedi. Hermione sandalyeye mıhlanmış gibiydi ki kendini toparlayıp başını kaldırdı. Şaşkın bir ifadeyle Ron'a bakıyordu.
"Şu Bitkibilim ödevi... Aptal konuyu hiçbir yerde bulamıyorum. Senden ne haber?" dedi Hermione'den beklediği cevabı bulamamış gibi duran Ron. Hermione şaşkın şaşkın onu seyrediyordu.
Öylece kalakalmıştı. Sessizliğine içerlemiş gibi görünen Ron kitap raflarını kurcalamaya girişti. Bir iki kitabı devirmeyi yine ihmal etmedi... Hermione şaşkınlıkla açtığı ağzını farketip yutkundu. Ron o tarafa bakmazken -Madam Pince'i gözlüyordu- Hermione başını salladı.
"Şaka değil bu değil mi?.." Kendine gelmiş gibiydi. Ron'un son söylediklerini aklına getirmeye çalıştı.
"Ben o ödevi çoktan bitirdim." dedi kalın rulo parşömeni eline alıp sallayarak. "Benimkinden yardım alabilirsin, ama bak sadece yardım. Ödevi kendin yapacaksın, aynısını geçirmek yok. Ayrıca hiç bir şey yazmıyordum..." dedi başta yüksekken gittikçe azalan ses tonuyla. Elinde gayrı ihtiyari tuttuğu belli olan kitapla ona akan Ron'a eliyle işaret ederek "Şöyle otur" dedi kısık sesle. Umbridge'le ilgili söyleyeceklerini başkasının duyması hiç de hoş olmazdı. Ron yanındaki eski ahşap sandalyeye oturdu. Hermione başını Ron'un başına yaklaştırarak "Umbridge'in ne kadar yetki sahibi olduğunu araştırmaya çalışıyorum. Ama saatlerdir bulabildiğim tek şey daha önce hiç bir müdürün devrinde -ilk savaş da dahil- Bakanlık'ın Hogwarts'a karışmadığı. Daha önce yalnızca bir kez Bakanlık Hogwarts'ı uyarmış o da bildiğimiz mesele..." Hermione yüzünü biraz geri çekti. Şimdi Ron'un gözlerini daha net görebiliyordu. Kaşlarını kaldırdı, masaya bakarak devam etti. "Tom Riddle'ın Basilisk beslediği sıralar Bakanlık onun okuldan atılmasını emretmiş Dumbledore da koşulsuz reddetmiş." Ron'a baktı. "Elimde başka hiç bir şey yok. Bu yasal değil Ronald. Bakanlık'ın Hogwarts'a karışmaya hakkı yok. Umbridge'in durdurulması gerek, kendimizi savunmayı öğrenmemiz gerek." dedi ve durdu. Siniri geçmemişti fakat Ron'a ne kadar yakın olduğunu yeni farketmişti. Sandalyesinde doğrulup ellerini önünde birleştirdi. Suskun duran Ron'un yüzü ifadesizdi. Hermione, onun ne düşündüğünü bilmek istiyordu. Ne yapmaları gerektiğini tek başına kestiremiyordu.
"Ne düşünüyorsun?" dedi endişeyle.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://hogwarts.turkforumpro.com
Ronald Bilius Weasley
Gryffindor V. Sınıf
Gryffindor V. Sınıf
Ronald Bilius Weasley


Mesaj Sayısı : 134
Yaş : 30
Mücadele Tarafın : Dumbledore'un Ordusu
Rp Sevgilisi : Var biri ama...
Özel Yetenek : İyi satranç oynar... O da bir yetenek sayılır xP
Asa : Odun kullanıyor. Nasıl?
Kan Durumu : Safkan
Evcil Hayvanın: : Pigwidgeon
Kayıt tarihi : 31/01/08

Bilgiler
Quidditch Mevkisi:
Galleon:

Bahaneler... Empty
MesajKonu: Geri: Bahaneler...   Bahaneler... Icon_minitimeCuma Mayıs 20, 2011 4:48 pm

Fred&George'un şakalarından çok daha rahatsızlık verici sessizlik, Ron'un kitaplara artık gerçekten şiddet uygulamaya başladığı {rastgele eline alıp kapağını gerisin geri sertçe kapatıyordu} dakikalar boyunca sürmüş ve nihayet beklediği şey gerçekleşerek Hermione konuşmuştu.

"Ben o ödevi çoktan bitirdim." Özenle katlanmış parşömen rulosununu Ron'a doğru sallarken "Benimkinden yardım alabilirsin, ama bak sadece yardım. Ödevi kendin yapacaksın, aynısını geçirmek yok. Ayrıca hiç bir şey yazmıyordum..." diye ekledi.

Ödevi ondan geçirmesinin mahsuru olmadığını düşünen Ron, Hermione'nin her seferinde bunu reddetmesine de bir türlü anlam veremiyordu doğrusu. Yüzünü buruşturarak sertçe kapatıp rafa gerisin geri fırlatırcasına atmaya fırsat kalmadığından elinde kalmış olan kitabı masaya bıraktı ve H
ermione'nin işaret ettiği yere, tam yanında duran sandalyeye çöktü. Dikkatle etrafını süzmesinin nedeninin de Madam Pince'i gözetlemek olduğunu sanmıyordu. Sanki söylemek istediği bir şey var gibiydi...

"Umbridge'in ne kadar yetki sahibi olduğunu araştırmaya çalışıyorum. Ama saatlerdir bulabildiğim tek şey daha önce hiç bir müdürün devrinde -ilk savaş da dahil- Bakanlık'ın Hogwarts'a karışmadığı. Daha önce yalnızca bir kez Bakanlık Hogwarts'ı uyarmış o da bildiğimiz mesele... Tom Riddle'ın Basilisk beslediği sıralar Bakanlık onun okuldan atılmasını emretmiş Dumbledore da koşulsuz reddetmiş. Elimde başka hiç bir şey yok. Bu yasal değil Ronald. Bakanlık'ın Hogwarts'a karışmaya hakkı yok. Umbridge'in durdurulması gerek, kendimizi savunmayı öğrenmemiz gerek."

Hermione'nin, nice zaman sonra ilk kez baş başa kalmışlarken Umbridge hakkından konuşmak istediğine inanamıyordu.

"Ne düşünüyorsun?"

"Hiçbir şey." dedi Ron. Fakat Hermione, Ron'un bu denli açık sözlülüğüne -ya da patavatsızlığına- son derece alınmış görünüp kitabına geri dönmeye kalkınca "Bence çok haklısın." diye düzeltti. Şimdi gerçekten de saçma sapan alınganlıklar yapmayı bir kenara bırakmış ve konunun üzerinde düşünmeye başlamıştı. "Ama bunu Harry'yle de konuşmamız gerekiyor. Yani bu konuda en iyimiz o ve-" Kalbi heyecanla çarptı. Uzun süredir aydınlanamamış bir konudaki gerçeği ortaya çıkarmış gibi hissediyordu. Bakışlarından Hermione'nin de aynı şeyi düşünüp Ron'dan destek almaya çalıştığını anlamıştı. "Ama..." O sırada yanlarından Ravenclawlı iki kız geçiyor diye Hermione'ye biraz daha yaklaştı, "Yani biliyorsun, okulun yarısı onun yalancı olduğuna inanıyor." sonra da suçlu suçlu kendini geri çekti. Üstelik Umbridge'in nasıl olup da böyle bir şeyden haberi olamayacağı konusunda da aklına bir şey gelmiyordu. Bakanlık'ın en son burnunu sokması gereken yer Hogwarts'ken ihtiyar bir budalayı müfettiş olarak başlarına dikmişlerdi ve öğrendikleri işe yaramaz -sözde- savunma tekniklerinden başka bir şey değildi. Eğer Voldemort gerçekten geri döndüyse -ki Ron buna tereddüt etmeksizin inanıyordu- bu, yakında yeni bir savaşın olacağı anlamına geliyordu ve onları savaşa hazırlayacak birine ihtiyaçları vardı. Gerçek anlamda Karanlık Sanatlar'ı bilen biri...

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Hermione Jean Granger
Gryffindor V. Sınıf
Gryffindor V. Sınıf
Hermione Jean Granger


Mesaj Sayısı : 285
Yaş : 33
Mücadele Tarafın : Samimi olmayı vaad edebilirim, tarafsız olmayı asla! ---> Dumbledore's Army~
Rp Sevgilisi : Henüz değil. Ama...
Özel Yetenek : Zekadan daha özel bir yetenek olamaz...
Asa : Şu asalara isim takma adeti nasıl türedi bilmiyorum ama çok saçma yahu =D
Kan Durumu : Muggle Doğumlu ~
Evcil Hayvanın: : Burnunu duvara toslamış gibi düz suratlı turuncu kedim; Crookshanks (:
Kayıt tarihi : 07/02/08

Bilgiler
Quidditch Mevkisi:
Galleon:

Bahaneler... Empty
MesajKonu: Geri: Bahaneler...   Bahaneler... Icon_minitimeCuma Mayıs 20, 2011 6:39 pm

"Hiçbir şey."
Hermione Ron'un yüzüne öylece bakıp kaldı. Kiminle konuştuğunu farkedince gözlerini devirip önünde açık kalan kitaba dönmek için başını çevirdi. "Ne bekliyordun ki?" Daha okumaya başlamamıştı ki Ron'un sesi aceleyle konuştu.
"Bence çok haklısın."
Hermione vücudu masaya dönük, kaşları havada, başını Ron'a çevirdi. Gerçekten ilgilendiğinden şüpheliydi. Ron devam etti.
"Ama bunu Harry'yle de konuşmamız gerekiyor. Yani bu konuda en iyimiz o ve-"
Deyince Hermione ona doğru döndü. Bazen kendisinden hiç beklemeyeceği şeyler söylüyordu. Güzel ve akıllıca şeyler. Bazıları kendisinin de düşündüğü ama farklı sebeplerle söylemediği şeylerdi. Hermione o anlarda hissettikleri yüzünden midesinden çıkan kelebeklerin kulağıdan fırlayıp görünebileceğinden korkardı. Elini farketmeden kulağına götürdü, ne yaptığını anlayınca saçını kulağının arkasına aldı. Sandalyenin sırtlığına elini koymak üzereydi ki yanlarından geçen iki Ravenclaw'lı kızlardan birinin atkısı eline çarptı. İyi ki çarptı yoksa etrafta birilerinin olup olmadığına baktığı yoktu. Kızlar geçince sandalyesine dayanarak arkasına baktı. Kimseyi göremeyince önüne döndü ve tekrar konuşmaya başlayan Ron'la karşılaştı.
"Yani biliyorsun, okulun yarısı onun yalancı olduğuna inanıyor."
Ron cümlesini tamamlayıp geri çekildi. Hermione başı önde Ron'un ayakkabılarına bakıyordu. Yutkundu. Ron'un söylediklerine odaklanmaya çalışıyordu. "Umbridge... Savunma... Harry... Diğerleri..."
"Evet, ama sen de biliyorsun ki-" başını kaldırdı. "-hiç kimsenin kullanmadığı sınıflar da var. Ve gizli geçitler..." Tek solukta bunları söyledikten sonra aklının çabuk toparlanmasına şükrederek devam etti. Başını yan raflardan birine çevirerek derin bir nefes aldı.
"Harry'nin elinde Çapulcu Haritası var, o bizdeyken yakalanmayız. Ama önce Harry'yi bulalım." dedi ve ayağa fırladı. Ron olduğu yerde durmaya devam ediyordu. "E haydi." deyip kolundan çekiştirdi. Ron ayaklanınca aldığı kitapları asasıyla kapatıp acele bir kaç hareketle yerlerine uçurdu. Ron konuşmaya yeltenince "Giderken konuşuruz," ödev parşömenini aldı "acele et." diye ekleyip birlikte apar topar kütüphaneden ayrıldılar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://hogwarts.turkforumpro.com
 
Bahaneler...
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu :: II. Kat :: Kütüphane-
Buraya geçin: