Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Hogwarts şatosunun gizemlerini keşfetmeye hazır mısın? Karanlık yükselmeye devam ediyor. Önemli olan taraflarımız mı? Seçimlerimiz mi? Olmak istediğimiz ve bulunduğumuz yer mi? Artık karar verme zamanı...
 
AnasayfaPortalliLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Olmaması Gereken Ziyaret

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Harry James Potter
Gryffindor V. Sınıf
Gryffindor V. Sınıf
Harry James Potter


Mesaj Sayısı : 315
Mücadele Tarafın : Aydınlık
Rp Sevgilisi : Iıı...
Asa : 12 inç, anka kuşu tüyü, ejderha yüreği
Kan Durumu : Melez
Evcil Hayvanın: : Hedwig
Kayıt tarihi : 14/09/07

Bilgiler
Quidditch Mevkisi:
Galleon: 100

Olmaması Gereken Ziyaret Empty
MesajKonu: Olmaması Gereken Ziyaret   Olmaması Gereken Ziyaret Icon_minitimePtsi Tem. 11, 2011 6:23 pm

Neredeyse akşam olmak üzereydi. Son yarım saatini Ortak Salon’un biraz boşalması için bekleyerek geçirmiş olan Harry, akşam yemeği için Gryffindorlular aşağı inmeye başlayınca doğruca yatakhaneye çıktı. Ron ya da Hermione’yi göl kenarındaki tartışmadan sonra bir daha görememişti. Daha da kötüsü, Umbridge’le münakaşa edip bir de ceza almıştı ve akşam yemeğinden önce Hagrid’i görebilmek için bir saatten fazla zamanı yoktu. Görünmezlik pelerinini kaptığı gibi üzerine geçirdi. Umbridge’e yakalanmaktan korkmuyordu. Belki Hagrid’in evinin yakınlarında nereye gitmiş olduğuna dair bir iz bulabilirdi, ya da o gittiğinde Hagrid çoktan dönmüş olurdu ve bacası tüten kulübesinde Harry’yi melas şekerlemeleri ve yeni demlenmiş çayıyla ağırlar, birlikte yaptıklarından ve nerede olduğundan söz ederlerdi.

Hogwarts’ın taş zeminlerinden eğimli araziye adımını attığında, yemyeşil çimen kokusu yağmur sonrası toprak kokusuna karışmış, yoğun bir şekilde Harry’nin burnuna çarptı, ama pelerinin içinde olduğu için bunu fazla duyumsayamıyordu. Aşağı indikçe kalbi daha da hızlı çarpmaya başlamıştı, sonra birden kulübenin bacasında duman tütmediğini gördü ama bir umut ilerlemeye devam etti.

Hagrid’in bahçesinde yetişmiş balkabakları mevsimin bu aylarında olması gerekenden çok daha olgun görünüyorlardı. Geriye kalan dondurulmuş kadar hareketsiz görünen otların ne olduğunu Harry bilmiyordu. Belki –geri dönerse eğer- Hagrid’e sorma fırsatı olurdu. Yine de, umud etmekte ısrarcı görüne Harry, "Belki de evdedir..." diyordu. "Her nereden geldiyse çok yorulmuştur, bunun için biraz kestirme ihtiyacı hissetmiştir."

“Hagrid?” Kapıyı birkaç kez tıklattı. Yaklaşan tahta gıcırtısı sesiyle yüzünde bir gülümseme oluştu ve hemen pelerinini çıkardı. “Döneceğini biliyordum!” Bir an sonrasında Fang’in havlaması duyuldu ve tüm gücüyle kapıyı zorlamasıyla Harry bir anlık korkuyla geri çekildi. İçine oturmuş hayal kırıklığı ve bir o kadar da merak duygusuyla taş basamaklara çöktü. Hagrid gerçekten nereye gitmişti?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Ronald Bilius Weasley
Gryffindor V. Sınıf
Gryffindor V. Sınıf
Ronald Bilius Weasley


Mesaj Sayısı : 134
Yaş : 30
Mücadele Tarafın : Dumbledore'un Ordusu
Rp Sevgilisi : Var biri ama...
Özel Yetenek : İyi satranç oynar... O da bir yetenek sayılır xP
Asa : Odun kullanıyor. Nasıl?
Kan Durumu : Safkan
Evcil Hayvanın: : Pigwidgeon
Kayıt tarihi : 31/01/08

Bilgiler
Quidditch Mevkisi:
Galleon:

Olmaması Gereken Ziyaret Empty
MesajKonu: Geri: Olmaması Gereken Ziyaret   Olmaması Gereken Ziyaret Icon_minitimePtsi Tem. 11, 2011 8:28 pm

“Boşuna endişeleniyorsun!” Onu beklemeden, koşar adım ilerleyen Hermione’nin artık yorgun düştüğü için duraklamış şekilde arkasından bağırdı. Son bir saattir Harry’yi arıyorlardı. Üstelik kime sordularsa “Bugün Harry’yi hiç görmedik.” cevabını almışlardı. Ortak Salon’a dördüncü gidişleriydi bu ve Ron gerçekten de çok yorulmuştu. Koltuklardan birine çökerken “Benden bu kadar,” dedi, nefes nefese kalmış ve pes etmiş halde. “Hermione, Hogwarts’dayız. Bir düşünsene, Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen elini kolunu sallayarak şatoya girip Harry’yi kaçıracak değil ya?” Hermione ona aldırmadı. Hatta son söyledikleriyle birlikte ona ateşler saçarak baktı, bunun üzerine Ron da bakışlarını kaçırmak zorunda kaldı.

Hermione yatakhaneyi kontrol ederken Ron da koltukta oturmuş, akşam yemeğine gitmeyip boş yere Harry’yi arıyor olduklarına içten içe söylenip dururken Hermione’nin bağırışıyla sıçradı. “Tabii ya!” Son derece endişeli görünen Hermione’den bir açıklama bekliyor gibi görünüyordu. “Ron, Harry’nin yapmayı düşündüğü şeyi hatırlamıyor musun?” Ron, hala anlayabilmiş değildi. “Hagrid’i görmeye gitmiş olmalı. Ah! Harry…”

Ron’un kafasında parçalar yeni yeni yerine oturmaya başlıyordu. “İyi ama bu saatte dışarı çıkamaz, onu görürler.”

“Görünmezlik pelerinini almış olmalı. Umbridge yokluğunu fark etmeden onu bulmamız gerek.”

“İyi ama görünmezlik pelerini varsa zaten güvendedir ve yakalanmaz. Yani, şatonun yolunu kendisi de biliyor ve-" Ama sözünü hiç tamamlayamadı. Hermione ona öyle bir bakış attı ki, “Evet, peki nasıl gideceğiz?” diyerek kabul etmek zorunda kaldı. “Umbridge bizi mutlaka fark eder.” Hermione biraz düşündükten sonra, “Orasını bana bırak.” deyip gülümsedi. Birlikte portre deliğinden çıkarlarken Ron karnının açlıktan guruldadığını çok net duyabiliyordu.

Umbridge’in odasının bulunduğu Karanlık Sanatlara Karşı Savunma sınıfın doğru yola koyuldular. Ron’un hala planla ilgili pek bir şey bildiği söylenemezdi ama Hermione’ye böyle zamanlarda kendisinden çok güvendiği için sesini çıkarmadı. Merdivenlere vardıklarında Hermione asasını çıkarıp daha önce hiç duymadığı büyülü birkaç sözcük mırıdandı ve merdiven boylu boyunca yemyeşil yosun tabakasıyla kaplandı. Aslında, merdivenden çok bir bataklığı andırıyordu. “Vay canına!” dedi Ron, Hermione’ye hayran kalmış bakarken. “Bu iğrençti- Yani, harikaydı demek istedim…” Hermione gülümsemekle yetindi. Filch gelip onları yakalamadan önce hemen oradan uzaklaştılar.

Araziye ulaşmaları epey zahmetli olmuştu ama Ron, Harry’yi bulduğunda ona iki çift laf etmek istiyordu. Kafasına etiği gibi hareket etmesi bazen gerçekten inansı çileden çıkarıyordu. Özellikle de içinde bulundukları durumda, Umbridge gibi bir baş belası onların tek bir yanlışını kollarken bu yaptığı hiç de akıllıca değildi. Hagrid’in kulübesine vardıklarında ortalıkta kimsecikler yoktu. Hermione’nin “Harry, biziz, lütfen buna bir son ver.” demesiyle boş basamaklarda birden Harry göründü.

“Harry! Sen n’aptığını sanıyorsun?!” Harry cevap vermedi. Ron, birazdan Hermione’nin onun gösterdiği tepkiden çok daha fazlasını göstereceğini bildiği için Harry’nin fazla üzerine gitmedi. Bir yandan da karanlıkta Yasak Orman’ın hemen dibinde durmanın insanın içinde hiç de güzel duygular uyandırmadığını düşünüyordu. Özellikle de ormanın derinliklerinde boyları normalin katlarca fazlası örümcekler yaşarken…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Hermione Jean Granger
Gryffindor V. Sınıf
Gryffindor V. Sınıf
Hermione Jean Granger


Mesaj Sayısı : 285
Yaş : 33
Mücadele Tarafın : Samimi olmayı vaad edebilirim, tarafsız olmayı asla! ---> Dumbledore's Army~
Rp Sevgilisi : Henüz değil. Ama...
Özel Yetenek : Zekadan daha özel bir yetenek olamaz...
Asa : Şu asalara isim takma adeti nasıl türedi bilmiyorum ama çok saçma yahu =D
Kan Durumu : Muggle Doğumlu ~
Evcil Hayvanın: : Burnunu duvara toslamış gibi düz suratlı turuncu kedim; Crookshanks (:
Kayıt tarihi : 07/02/08

Bilgiler
Quidditch Mevkisi:
Galleon:

Olmaması Gereken Ziyaret Empty
MesajKonu: Geri: Olmaması Gereken Ziyaret   Olmaması Gereken Ziyaret Icon_minitimeC.tesi Tem. 16, 2011 3:16 pm

"Ron, Harry’nin yapmayı düşündüğü şeyi hatırlamıyor musun?"
Ron'un ifadesiz yüzü hatırlamadığını gösteriyordu.
"Hagrid'i görmeye gitmiş olmalı." diye ekledi Hermione, elini alnına vurarak. "Ah! Harry…" Nasıl oldu da bir saattir her yerde ararken önceki gün yaptıkları konuşma aklına gelmedi diye içten içe kendine sitem ediyordu.
“İyi ama bu saatte dışarı çıkamaz, onu görürler.”
"Görünmezlik pelerinini almış olmalı..." Hermione hâlâ düşünceliydi, aklında tam oturmamış fikirler vardı. Işık hızıyla aklına dokunan fikirler... "Harry neden birden onlara haber etmeden Hagrid'in kulubesine gitsin ki? Her şeyi bir başına yapmak zorunda mı?"
"Umbridge yokluğunu fark etmeden onu bulmamız gerek."
Hermione asasını cebinde sıkıca tutup portre deliğine yönelmişti ki Ron'un bezgin sesi boş Ortak Salon'ı doldurdu.
"İyi ama görünmezlik pelerini varsa zaten güvendedir ve yakalanmaz. Yani, şatonun yolunu kendisi de biliyor ve-"
Hermione yavaşça başını Ron'a çevirdi. Nasıl hâlâ bu kadar rahat durabildiğini anlamaya çalışmıyordu artık. Alışmıştı. Gözlerinde sadece, "o tabak bitecek" diyen anneye "ben doydum ya" cevabı veren cüretkâr çocuğun gördüğü bir çift ateş topunun ikazı vardı. Ron mesajı almış gibi aniden ayaklandı,
"Evet, peki nasıl gideceğiz?" dedi ve ekledi; "Umbridge bizi mutlaka fark eder."
Hermione, gömüldüğü koltuktan aniden ayağa kalkınca son iki senede ne kadar çabuk uzadığını bir kez daha farkettiği Ron'un çamurlu ayakkabılarına bakarak biraz düşündükten sonra aklına eski bir numara geldi.
"Orasını bana bırak" dedi ufak bir gülümsemeyle. Birlikte portre deliğinden geçip merdivenleri apar topar inmeye başladılar. Birinci kata kadar Filch'e yakalanmadan gelmeleri tamamen şanstı. Üçüncü katta merdivenler yer değiştirince karşı koridorun ucunda merdivene atlamak üzereyken geri çekilmek zorunda kalan Mrs Norris yolu bulup Filch'e henüz ulaşamamış olacak ki etraf sessizdi. Hermione herkesin yemekte olmasına şükrederken birinci kat merdivenlerine varmış, Karanlık Sanatlara Karşı Savunma sınıfına yaklaşmışlardı. Asasını çekti, geçen sene Neville'e Deli Göz'ün -aslında Deli Göz sandıkları Jr Barty Crooch'ın- verdiği eski bitkibilim kitabında okuduğu balçık büyüsünü ve ev temizliğinde kullanılan zemin kayganlaştırma büyüsünü zihnine getirip olabilecek en sessiz fısıltısıyla birinci kat merdivenini ve Karanlık Sanatlara Karşı Savunma sınıfı koridorunu büyüledi. Koyu gri zemin artık yosun yeşiliydi ve müthiş kokuyordu.
"Vay canına!" dedi Ron, hayranlığı sesinden anlaşılıyordu. "Bu iğrençti- Yani, harikaydı demek istedim…"
Hermione biraz utanmış biraz da gururlanmıştı. Gülümseyerek asasını cüppesinin iç cebine gizledi ve Filch'e yakalanmadan Hogwarts arazisine çıkmak için trabzanlara yöneldiler.
Hagrid'in kulübesinin kapısı açıktı, Hermione Ron'a onay alır gibi bir bakış attıktan sonra aralık kapıyı eliyle itti ve içeri adım attı. Hermione boş kulübeye, sönük şöminenin yanında yatan Fang'e ve boş çaydanlığa doğru seslendi;
"Harry, biziz, lütfen buna bir son ver." Harry'nin pelerini kullanması en çok bu yüzden sinir ediyordu onu. Nereye bakacağını bilemiyordu ama burada bir yerlerde olduğuna emindi.
Basamaklarda, Hermione'nin ayaklarının yanında bir anda Harry belirdi. Başı eğik, omzu düşüktü. Hermione geri çekildi.
"Harry! Sen n’aptığını sanıyorsun?!"
Harry, Ron'un öfkesini sessizlikle yanıtladı. Hayal kırıklığına uğramış birinin yenilgisi vardı üzerinde. Hermione Hogwarts bahçesinden yakalanmadan kaçtıktan sonra yol boyunca Harry'ye nasıl kızacağının hesabını yapımıştı. "Ya yakalansaydın?!" diyecekti, "Sen koca bir aptalsın, hiç düşünmeden hareket ediyorsun!" diyecekti, "Bizim nasıl merak ettiğimiz aklına gelmedi mi?!" diyecekti... Diyemedi. Onu bu halde görmek bütün öfkesini silip süpürmüştü çünkü neler hissettiğini çok iyi biliyordu... Hagrid, gitmişti.
Yanına çöktü, ayaklarını düzensizce üst üste konmuş taş merdivenlere uzattı, bir kolunu Harry'nin omzuna doladı. Başını omzuna yerleştirdi.

"Dönecek." dedi. "Er ya da geç, dönecek..." Harry yüzünü Hermione'ye dönmüştü, başı eğik ellerine bakarak konuşan Hermione göremiyordu ama hissediyordu.
"Nasıl emin olabilirsin ki?" dedi Harry, sesinde çaresizlik vardı.
Hermione sesini kontrol ederek
"Dönecek, ama biz böyle boş boş otururken değil." dedi. Artık kendinden emin konuşuyordu. Harry'yi kolundan tutarak ayağa kalktı. "İçeri gir, konuşmamız gereken şeyler var." dedi ve Ron'u başıyla içeri çağırıp kapıdan geçti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://hogwarts.turkforumpro.com
Harry James Potter
Gryffindor V. Sınıf
Gryffindor V. Sınıf
Harry James Potter


Mesaj Sayısı : 315
Mücadele Tarafın : Aydınlık
Rp Sevgilisi : Iıı...
Asa : 12 inç, anka kuşu tüyü, ejderha yüreği
Kan Durumu : Melez
Evcil Hayvanın: : Hedwig
Kayıt tarihi : 14/09/07

Bilgiler
Quidditch Mevkisi:
Galleon: 100

Olmaması Gereken Ziyaret Empty
MesajKonu: Geri: Olmaması Gereken Ziyaret   Olmaması Gereken Ziyaret Icon_minitimeC.tesi Tem. 16, 2011 7:22 pm

Fang’in kulakları sağır edici havlaması bir süre sonra kulübenin sessizliğine karışıp yok oldu. Harry, merdiven basamaklarında oturmuş, Hagrid’in gerçekten nereye gitmiş olabileceğine dair kafa patlatmakla öyle meşguldü ki, bayır boyunca uzanan çam ağaçları arasından rahatlıkla görülebilen, karanlık iki silueti fark etmesi uzun sürdü. Aceleyle pelerinini giyerken, bir yandan da kimin Hagrid’in kulübesine bu saatte gelebileceğini düşünmeye çalışıyordu.

Karanlık siluetlerin, yaklaşıp ay ışığında gözle görülebilir bir hal alınca Ron ve Hermione’ye ait olduğunu anladı. Tüm gün boyunca onu aramış olabilecekleri ihtimali kalbinin orta yerine aniden suçluluk duygusunun çökmesine neden olmuştu. Harry, göl kenarındaki tartışmadan sonra ikisinin de birkaç gün boyunca konuşmayacağına öyle emindi ki, gün boyunca ikisi arasında köprü oluşturmamak için Ron’la da Hermione’yle de konuşmaktan kaçmıştı. Akşam, Ortak Salon’da Umbridge’in cezasından bahsederken ikisini konuşturup o hararetle küskün kalamayacak olmalarından faydalanıp arayı ısıtmayı planlamıştı, ama görünüşe göre buna gerek kalmamıştı. İkisi de öğlen yaşananları çoktan unutmuş ya da bir süreliğine rafa kaldırmış görünüyordu.

Hermione ona doğru hızla yaklaşınca, Harry geri çekilerek geçmesine izin verdi. Kapıyı itip açmıştı ve Ron da onun peşinden kulübeye girip bir süre için gözden kayboldu. Hagrid evde olmadığı için kulübenin ışıkları yanmıyordu. Bu yüzden de kapının ardı son derece karanlıktı. Ay ışığı şömineye yarım yamalak vuruyordu.

"Harry, biziz, lütfen buna bir son ver."

Kafasındaki soru işaretlerine cevap arama işine öyle bir dalmıştı ki, Harry’nin hala pelerinin içinde olduğunu anlaması için Hermione’nin onu uyarması gerekmişti. Derince iç çekerek pelerini çıkarıp eline aldı.

"Harry! Sen n’aptığını sanıyorsun?!"

Ron’a bakamadı. Garip bir şekilde suçluluk duyuyordu. Oysaki bunu yaparken son derece kararlıydı ve hiçbir şekilde yaptığından pişmanlık duymayacağına da emindi. Hala pişmanlık duyuyor değildi ama en iyi iki arkadaşının meraktan deliye dönmesine neden olmuş olduğunu Ron ve Hermione’nin yüzüne baktıkça daha iyi anlamak da kendini suçlu hissetmesine neden oluyordu. Taş merdivenlere yeniden çöktü. Bu sefer kafasında Hagrid’den başka bir şey yoktu. Sonra Hermione, o an için ondan beklemediği bir anlayışla yanına oturdu, elini omzuna doladıktan sonra başını Harry’nin omzuna yasladı. "Dönecek. Er ya da geç, dönecek...” dedi, teselli edercesine.

Harry, Hermione’nin ona destek olmaya çalıştığını biliyordu, daha da fazlası buna gerçekten inandığını da, ama Harry’nin Hagrid’in geri döneceğine veya hala çok sağlıklı olduğuna dair şüpheleri vardı. "Nasıl emin olabilirsin ki?" diye sordu, şimdi karşıdaki çamlıklara gözlerini dikmişti.

"Dönecek, ama biz böyle boş boş otururken değil." Harry, Hermione’nin ne demek istediğini anlamaya vakit bulamadan kolundan çekilerek kaldırıldı. "İçeri gir, konuşmamız gereken şeyler var." Hermione’nin neler planladığını merak ediyordu, başta tereddüt etti ama sonra söz dinleyerek içeri girdi. Eğer hareket etmeseydi Ron’un onlarla olduğunu bile unutacak kadar sessiz kalmış olması da dikkatini çekmişti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Ronald Bilius Weasley
Gryffindor V. Sınıf
Gryffindor V. Sınıf
Ronald Bilius Weasley


Mesaj Sayısı : 134
Yaş : 30
Mücadele Tarafın : Dumbledore'un Ordusu
Rp Sevgilisi : Var biri ama...
Özel Yetenek : İyi satranç oynar... O da bir yetenek sayılır xP
Asa : Odun kullanıyor. Nasıl?
Kan Durumu : Safkan
Evcil Hayvanın: : Pigwidgeon
Kayıt tarihi : 31/01/08

Bilgiler
Quidditch Mevkisi:
Galleon:

Olmaması Gereken Ziyaret Empty
MesajKonu: Geri: Olmaması Gereken Ziyaret   Olmaması Gereken Ziyaret Icon_minitimeC.tesi Tem. 16, 2011 9:23 pm

Fazlaca süren sessiz bakışmaların ardından Harry merdivenlere yeniden çöktü. Kafasına estiği gibi şatodan çıkıp maceraya atılma tutkusunu biraz bastırması gerektiği konusundaki fikirleri değişmemiş olan Ron, belki de biraz ileri gitmiş olabileceğini düşünüp anlık bir suçluluk duygusuna kapıldı; ama Hermione’nin Harry’nin yanına çöküp kolunu omzuna doladıktan sonra başını Harry’nin omzuna yaslamasıyla, suçluluk duygusu yerini bambaşka bir duyguya bıraktı. Hagrid’i düşünemiyordu. Tek yapmak istediği Hermione’yi çekip oradan kaldırmaktı. Peki, neden böyle hissediyordu? Orada durup da yok olmasını dilediği insan en yakın arkadaşıydı.

"Dönecek, ama biz böyle boş boş otururken değil. İçeri gir, konuşmamız gereken şeyler var."

Sersemlemiş şekilde, Harry ve Hermione’nin ardından kulübeye girdi. Karanlıkta neredeyse Fang’i eziyordu.

“Harry, dinle.” diye söze başladı Hermione. Yüzünü yarım yamalak görebildiği Harry’ye –görebildiği kadarıyla- büyük bir umutla bakıyordu. “Sorun… Umbridge.” Harry hala daha fazla aydınlatılmayı beklediğini belli eder şekilde sessizdi. Ron ise az önceki duygu karışımının sersemliğinden kurtulmaya çalışırken, oraya geliş amaçlarını hatırlamıştı. “Eğer Voldemort geri döndüyse-”

“O gerçekten geri döndü!” diye bağırdı Harry.

“Biliyorum…” dedi Hermione, sesi az öncekinden daha yüksek çıkmıştı ama Harry kadar yüksek sesle bağırmamıştı. “Hagrid'in nerede olduğu hakkında hiç bir fikrimiz yok, ama bir fikrimizin olabilmesi için uğraşmamız lazım... Harry bildiğin şeyleri sana tekrar etmek istemiyorum ama Umbridge'in derslerinden hiç bir şey öğrenebildiğimiz yok... Onun geri döndüğüne inanıyoruz, her zaman yanındayız bunu da bil ve" cesaret almak ister gibi Ron'a baktı. Ron onay verir gibi başını sallayıp gözlerini kapattı. Hermione dudaklarını ıslatıp devam etti "ve buna birinin engel olması gerek... Kendimizi her türlü tehlikeye karşı savunmamız gerek. Bize bunu öğretebilecek tek kişi biliyorum ben."

“Hermione, okulun yarısından çoğu benim yalancı olduğuma inanıyor-”

Hermione ellerini masaya koydu. "Harry bunu bize senden başkası gösteremez, sen de biliyorsun hiç bir profesöre söyleyemeyiz, profesörlerden başka KSKS konusunda en deneyimlimiz sensin..."

Harry ağzını bir şey söylemek için açacaktı ki –ya da Ron’a karanlıkta öyle gelmişti- Ron onun konuşmasına izin vermedi. “Hermione haklı, dostum.” Yüzlerini net göremese de ikisinin de ona baktığını biliyordu. Hatta Fang’in bile kafası ona doğru dönmüştü. “Düşünsene, okula geldiğin ilk sene Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen’i yendin. İkinci sınıfta dev bir basiliski öldürdün ve üçüncü sınıfta da yüzden fazla ruh emiciyi cismani bir patronusla geri püskürttün. Harry, geçen sene üçbüyücü turnuvasını kazandın! Senin Karanlık Sanatlar’a karşı yeteneğin olmadığını söylemek aptallık olur, inan bana…”

“Durum göründüğü gibi değil, Ron.” dedi Harry, “Gerçekten, böyle bakıldığında çok büyük işler başarmışım gibi görünüyor olabilir ama hep şanslıydım. Felsefe Taşı olmadan o odadan çıkamazdım. Kılıç olmasa basiliski yenemezdim, ya da turnuvada…” Sustu. Ron onun Cedric’i düşündüğünü hemen anlamıştı.

“Harry, anlamıyorsun.” Sesi kontrolünün dışında yükselmişti. “Şans yardım etmiş olsa bile, birçoğumuz bunu senin kadar ustaca kullanamayabilirdik. O cesareti, o yeteneği sergileyemezdik, emin ol. Ayrıca, senin yaşında kimsenin cismani bir Patronus yapabildiğini ne duydum ne de gördüm." Hermione'ye bakarak devam etti. "Bunu Hermione bile yapamıyorsa, gerçekten çok başarılı olduğuna inanmalısın... En azından bildiklerini bizimle paylaşmalısın, Harry. Görmüyor musun, sana ihtiyacımız var…” Kulübe yeniden sessizliğe gömülürken Ron, Hermione’ye kaçamak bir bakış daha attı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Harry James Potter
Gryffindor V. Sınıf
Gryffindor V. Sınıf
Harry James Potter


Mesaj Sayısı : 315
Mücadele Tarafın : Aydınlık
Rp Sevgilisi : Iıı...
Asa : 12 inç, anka kuşu tüyü, ejderha yüreği
Kan Durumu : Melez
Evcil Hayvanın: : Hedwig
Kayıt tarihi : 14/09/07

Bilgiler
Quidditch Mevkisi:
Galleon: 100

Olmaması Gereken Ziyaret Empty
MesajKonu: Geri: Olmaması Gereken Ziyaret   Olmaması Gereken Ziyaret Icon_minitimeSalı Ocak 10, 2012 8:06 pm

Harry, kulübenin halinden Hagrid'in ne kadar uzun süre boyunca ortalıkta olmadığını az çok tahmin edebiliyordu. Şöminesinin yakınındaki melas şekerlemelerinin çoğu yere saçılmıştı, Fang sıcaktan eriyip tahta zemine yapışmış melas şekerlemelerini büyük bir iştahla yalıyordu. Akşam vakitlerinde Hagrid'i ziyarete geldiklerinde onları ağırladığı, bacası tüten şirin kulübesi o yokken fazla boştu. Hagrid'in onlara çay ikram ettiği yuvarlak masanın etrafında dikiliyorlardı. Harry uzun süredir tek kelime etmemiş olan Ron'a baktı ama konuşan Hermione'ydi.

“Eğer Voldemort geri döndüyse-”

“O gerçekten geri döndü!” diye bağırdı Harry. Ona inanan insanların da şüpheye kapılabileceğini düşünmeye tahammülü yoktu.

“Biliyorum… Hagrid'in nerede olduğu hakkında hiç bir fikrimiz yok, ama bir fikrimizin olabilmesi için uğraşmamız lazım... Harry bildiğin şeyleri sana tekrar etmek istemiyorum ama Umbridge'in derslerinden hiç bir şey öğrenebildiğimiz yok... Onun geri döndüğüne inanıyoruz, her zaman yanındayız bunu da bil ve... ve buna birinin engel olması gerek... Kendimizi her türlü tehlikeye karşı savunmamız gerek. Bize bunu öğretebilecek tek kişi biliyorum ben."

Harry Hermione'nin neden söz ettiğini hemen anlamıştı, ama durup da okulun yarısının [hatta Gryffindorların bile] onun yalancı olduğuna inandığını düşününce bu fikrin kulağa ne kadar çılgınca geldiğini fark etti. Kimsenin ondan yardım almak isteyeceğini sanmıyordu. Üstelik bu konu için yeterli olup olmadığından bile emin değildi. Bu yükün altına girebileceğini hiç sanmıyordu. “Hermione, okulun yarısından çoğu benim yalancı olduğuma inanıyor-” diyebildi ancak ama Hermione pes edecek gibi görünmüyordu. Ellerini masaya koyduktan sonra devam etti:

"Harry bunu bize senden başkası gösteremez, sen de biliyorsun hiç bir profesöre söyleyemeyiz, profesörlerden başka KSKS konusunda en deneyimlimiz sensin..."

Harry bu konuda o kadar da üstün bir yeteneği olmadığını söylemek üzereyken nihayet varlığını belli eden Ron konuştu, “Hermione haklı, dostum. Düşünsene, okula geldiğin ilk sene Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen’i yendin. İkinci sınıfta dev bir basiliski öldürdün ve üçüncü sınıfta da yüzden fazla ruh emiciyi cismani bir patronusla geri püskürttün. Harry, geçen sene üçbüyücü turnuvasını kazandın! Senin Karanlık Sanatlar’a karşı yeteneğin olmadığını söylemek aptallık olur, inan bana…”

Ron da aynı yanılgıya düşüyor, Harry'nin kahraman olduğunu sanıyordu. Yıllardır söylemeye çalıştığı ama kimsenin anlamak istemediği şeyse her zaman Harry'ye şansın yardım ettiğiydi. Çoğunlukla ne yaptığını bile bilmiyordu, sadece o an yapması gerektiğine inandığı şeyi yapıyordu. “Durum göründüğü gibi değil, Ron.” dedi Harry, “Gerçekten, böyle bakıldığında çok büyük işler başarmışım gibi görünüyor olabilir ama hep şanslıydım. Felsefe Taşı olmadan o odadan çıkamazdım. Kılıç olmasa basiliski yenemezdim, ya da turnuvada…” ve devam edemedi. Yeşil ışık huzmesinin Cedric'in bedenine çarpıp onu mezarlığın diğer ucuna savurduğu gece, bir film şeridi gibi gözlerinin önünden geçmişti.

“Harry, anlamıyorsun.” Ron biraz çileden çıkmış görünüyordu. Harry nadiren onun herhangi bir konuda ısrar ettiğini bilirdi. Görünüşe göre o da en az Hermione kadar bu fikrin işe yaracağına inanıyordu. “Şans yardım etmiş olsa bile, birçoğumuz bunu senin kadar ustaca kullanamayabilirdik. O cesareti, o yeteneği sergileyemezdik, emin ol. Ayrıca, senin yaşında kimsenin cismani bir Patronus yapabildiğini ne duydum ne de gördüm. Bunu Hermione bile yapamıyorsa, gerçekten çok başarılı olduğuna inanmalısın... En azından bildiklerini bizimle paylaşmalısın, Harry. Görmüyor musun, sana ihtiyacımız var…”

Kulübe sadece birkaç dakikadır sessizdi ama Harry'ye konuşmanın ardından saatler geçmiş gibi geliyordu. Bildiği kadarını öğretebilirdi belki ama bunu kim isterdi ki? "Sizce bunu kim ister?" diye sordu, Ron'la Hermione'nin umutla birbirine baktığını gördü. "Yani, sadece siz olmayacaksınız, değil mi?" Bir an sonrasında ise bunu geri alamayacağını fark etti. Artık bir şekilde bu işin içindeydi...

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Hermione Jean Granger
Gryffindor V. Sınıf
Gryffindor V. Sınıf
Hermione Jean Granger


Mesaj Sayısı : 285
Yaş : 33
Mücadele Tarafın : Samimi olmayı vaad edebilirim, tarafsız olmayı asla! ---> Dumbledore's Army~
Rp Sevgilisi : Henüz değil. Ama...
Özel Yetenek : Zekadan daha özel bir yetenek olamaz...
Asa : Şu asalara isim takma adeti nasıl türedi bilmiyorum ama çok saçma yahu =D
Kan Durumu : Muggle Doğumlu ~
Evcil Hayvanın: : Burnunu duvara toslamış gibi düz suratlı turuncu kedim; Crookshanks (:
Kayıt tarihi : 07/02/08

Bilgiler
Quidditch Mevkisi:
Galleon:

Olmaması Gereken Ziyaret Empty
MesajKonu: Geri: Olmaması Gereken Ziyaret   Olmaması Gereken Ziyaret Icon_minitimePerş. Ocak 12, 2012 1:19 am

Kulübenin dışında dikkat çekeceklerini düşündüğü için içeride konuşmak isteyen Hermione, tek göz derme çatma kulübeye girince bunun hiç de iyi bir fikir olmadığını anlamıştı. Her şeyden önce Hagrid'in renkli maşrapalarına koyarak ikram ettiği o güzel çayın kokusu yoktu ve bu Hermione'nin kendisini boşlukta hissetmesine yetmişti. İçeriye girerken ne kadar kendinden eminse şimdi her adımında bir o kadar boşluğa düşüyordu. Elini Harry'nin pelerininden çekti, bir süredir onu çekiştirdiğini fark etmemişti. Kollarını göğsünde kenetledi, ufacık pencereden ahşap zemine dokunan ay ışığından gözlerini ayırıp Harry'ye dönerek "Harry, dinle." dedi. “Sorun… Umbridge.” Söze nasıl başlayacağını bulamayarak devam etti. “Eğer Voldemort geri döndüyse-”

“O gerçekten geri döndü!”

Harry, sözünü gecenin sessizliğinde beklenmedik bir hışımla bağırarak kesmişti. Hermione sabırsızlıkla “Biliyorum…” dedi sesini yükselterek ve derin bir nefes aldı. Bu konuşmayı yapmanın zamanı çoktan gelmişti ama yeri burası mıydı emin olamıyordu. Karanlığın kendini ciddi anlamda hissettirmeye başladığı bu vakitlerde Yasak Orman'ın yanında, korumasız, -Hagrid'siz, onun kulübesinde konuşulacak şey miydi bu, bilemiyordu... Yine de devam etti. “Hagrid'in nerede olduğu hakkında hiç bir fikrimiz yok, ama bir fikrimizin olabilmesi için uğraşmamız lazım... Harry bildiğin şeyleri sana tekrar etmek istemiyorum ama Umbridge'in derslerinden hiç bir şey öğrenebildiğimiz yok... Onun geri döndüğüne inanıyoruz, her zaman yanındayız bunu da bil ve" durakladı ve Ron'un olduğu tarafa baktı. Karanlıkta net göremese de başını sallamıştı, sanki "devam et iyi gidiyorsun" demiş gibi hissetti. Ron'dan cesaret alarak devam etti "ve buna birinin engel olması gerek... Kendimizi her türlü tehlikeye karşı savunmamız gerek. Bize bunu öğretebilecek tek kişi biliyorum ben." dedi gözlerinin içi parlayarak. Harry;

“Hermione, okulun yarısından çoğu benim yalancı olduğuma inanıyor-”

Hermione ellerini masaya koydu, Harry'ye doğru uzanarak "Harry bunu bize senden başkası gösteremez, sen de biliyorsun hiç bir profesöre söyleyemeyiz, profesörlerden başka KSKS konusunda en deneyimlimiz sensin..." dedi. Masanın karşısındaki Harry'nin konuşmasını beklerken yanında sessizce dikilen Ron'un sesini duydu.
“Hermione haklı, dostum.”
Başını kaldırıp sesin sahibine baktı Hermione. Karanlıkta bile güzeldi... Daha önce çok az duyduğu ciddi ses tonunu takınmıştı. Fakat bilerek değil, samimiyeti hissediliyordu. Hermione'yi onaylaması çok hoşuna gitmişti. Ron'un ona her zaman hak vereceğini bilirdi ama bunu kendisinden duymak daha da mutlu etmişti. Gülümserken eğilen başını kaldırıp Ron'un söylediklerine odaklanmaya çalıştı, sesine değil.

“...Ve üçüncü sınıfta da yüzden fazla ruh emiciyi cismani bir patronusla geri püskürttün. Harry, geçen sene üçbüyücü turnuvasını kazandın! Senin Karanlık Sanatlar’a karşı yeteneğin olmadığını söylemek aptallık olur, inan bana…”

“Durum göründüğü gibi değil, Ron.” dedi Harry,“Gerçekten, böyle bakıldığında çok büyük işler başarmışım gibi görünüyor olabilir ama hep şanslıydım. Felsefe Taşı olmadan o odadan çıkamazdım. Kılıç olmasa basiliski yenemezdim, ya da turnuvada…” sustu. Cedric... Harry ne zaman geçen senenin sonunda olanlardan bahsedecek olsalar susardı. Şimdi olağan dışı bir hareket yapmış, neredeyse turnuvadan bahsedecekken tekrar susakalmıştı.
“Harry, anlamıyorsun.” derken Ron'un salladığı eli ay ışığında göz alıyordu. Sesini kontrol edememişti, içeri girdiklerinden beri zeminde bir şeyleri yalayıp şapırdayan miskin zağar Fang bile irkilmişti. “Şans yardım etmiş olsa bile, birçoğumuz bunu senin kadar ustaca kullanamayabilirdik. O cesareti, o yeteneği sergileyemezdik, emin ol. Ayrıca, senin yaşında kimsenin cismani bir Patronus yapabildiğini ne duydum ne de gördüm."
Hermione'ye bakmıştı Ron. Bir an, sonra tekara Harry'ye dönerek
"Bunu Hermione bile yapamıyorsa, gerçekten çok başarılı olduğuna inanmalısın... En azından bildiklerini bizimle paylaşmalısın, Harry. Görmüyor musun, sana ihtiyacımız var…”
Ron sözlerinin sonuna geldiğinde sesi daha da sakindi, ışık düğmesine boyu yetişmeyen muggle çocuklarının annelerinden yardım isteyişindeki çaresizlik vardı sesinde. Hermione tam "Ron haklı" diye söze baklayacaktı ki Ron'un ona baktığını hissetti. Masanın üzerindeki kurumuş, soyulmuş yağlıboya sıvayı tırnağıyla kazımaya başladı. "Hâlâ bakıyor mudur?" Başını çevirmeye cesaret edemedi. Yanlarındaki Yasak Orman'a karanlığı kusursuzlaştırdığı için şükran duydu. Kızarışının görülmesi şu an isteyeceği son şeydi. Öğleden sonra üçüncü kat koridorundaki yakınlaşmaları düştü aklına... "Ne diyorum ben?" Hermione kendini masadan uzaklaştırdı, başını kaldırıp derin nefes aldı. Olduğu yerde parmaklarının üstünde yukarı doğru esnedi. Tavana bakarak Harry'ye söylemesi gerekenleri sıraya koymaya çalıştı ama yapamıyordu... Bu sessizlikte ve bu karanlıkta başka kimseyi görmezken sadece Ron'u hissediyordu. "O da aynı şekilde hissediyor mudur?" diye geçirdi içinden... Harry biraz daha konuşmasaydı Hermione konuyu tamamen unutabilirdi.
"Sizce bunu kim ister?"
"Neyi?" Hermione tepeden tırnağa ateş bastığını hissetti. Harry onu duymuş muydu? Bir an fark etmeden Ron'a baktı. O da ona bakıyordu.
"Yani, sadece siz olmayacaksınız, değil mi?" dedi Harry ve Hermione kendini müthiş ahmak hissederek, fakat aynı derece büyük bir rahatlamayla konuya geri döndü. Ron'un son bakışının ne demek olduğunu anlamıştı.
"Tabi ki hayır!" dedi Hermione rahatlığın ve Harry'nin yumuşamış olmasının verdiği rehavetle gülerek söylemişti bunu. "Sen az önce okulun yarısının sana inanmadığını söylemedin mi?" Harry ses çıkarmadı. Sözünün devamını anlamlandırmaya çalışıyor gibiydi. "Bu demek oluyor ki diğer yarısı inanıyor." Harry "Ama-" diyecek gibi oldu fakat Hermione sözünü keserek devam etti. "Luna Lovegood'u biliyorsun, o her zaman sana inanmıştı. Tıpkı Neville gibi. Dean Thomas'ı da biliyoruz, Ginny'nin arkadaşları da var... Creevey kardeşler, Cho, onun arkadaşları, Lee ve sana inanan diğerleri... Harry anlamıyor musun, sen kendine inanmasan da sana inanan onlarca insan var tıpkı bizim gibi! Onları toplayıp ufak bir konuşma yaparız, sen yeter ki kabul et şimdi. Gerisinde seni yanlız bırakmayacağız inan." dedi. Şimdi yapacaklarını zihninde canlandırıyordu. Harry kabul etmişti bir kere, artık hiç bir şeyi tek başına yapamayacağını anlamış olmalıydı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://hogwarts.turkforumpro.com
Harry James Potter
Gryffindor V. Sınıf
Gryffindor V. Sınıf
Harry James Potter


Mesaj Sayısı : 315
Mücadele Tarafın : Aydınlık
Rp Sevgilisi : Iıı...
Asa : 12 inç, anka kuşu tüyü, ejderha yüreği
Kan Durumu : Melez
Evcil Hayvanın: : Hedwig
Kayıt tarihi : 14/09/07

Bilgiler
Quidditch Mevkisi:
Galleon: 100

Olmaması Gereken Ziyaret Empty
MesajKonu: Geri: Olmaması Gereken Ziyaret   Olmaması Gereken Ziyaret Icon_minitimeC.tesi Ocak 14, 2012 7:28 am

"Tabi ki hayır! Sen az önce okulun yarısının sana inanmadığını söylemedin mi? Bu demek oluyor ki diğer yarısı inanıyor. Luna Lovegood'u biliyorsun, o her zaman sana inanmıştı. Tıpkı Neville gibi. Dean Thomas'ı da biliyoruz, Ginny'nin arkadaşları da var... " Harry midesinde garip bir karıncalanma hissetti. "Creevey kardeşeler ve Cho... Ve onun arkadaşları, Lee ve sana inanan diğerleri... Harry anlamıyor musun, sen kendine inanmasan da sana inanan onlarca insan var tıpkı bizim gibi! Onları toplayıp ufak bir konuşma yaparız, sen yeter ki kabul et şimdi. Gerisinde seni yanlız bırakmayacağız inan."

Harry kendini buna hazır hissetmiyordu ama bir an için gözünün önüne Ginny'nin ona bunu yapmak istediği için onunla ne kadar çok gurur duyduğunu söylerkenki görüntüsü geldi. Sonuna kadar ona destek olacağını söylüyordu, yüzünde onu olduğundan çok daha güzel gösteren masum gülümsemesiyle Harry'ye bakıyordu.

"Ee abi, ne diyorsun?"

Harry hiçbir şey söyleyemedi. Az önce düşündüklerinden dolayı müthiş bir suçluluk duyuyordu. Kulübeyi aydınlatan tek şeyin Yasak Orman'a bakan camdan girip yalnızca masanın yarısını aydınlatan ay ışığı olmasına şükretti çünkü bu onu Ron'la göz göze gelmekten kurtarıyordu.

Yeniden Hermione'nin söylediklerine odaklanıp üzerinde düşünebilmesi hayli zor olmuştu. Bir türlü ne yapması gerektiğinden emin olamıyordu. Biri çıkıp Cedric'le o gece mezarlıkta ne yaşadıklarını sorarsa ne diyecekti? Bunu düşünmek bile içinde vazgeçme isteği uyandırıyordu. Şans eseri yaptığı şeyler yıllarca büyütülmüş, büyük birer kahramanlık öyküsü gibi anlatılmıştı. Harry eğer insanlar bunu kabul eder de sonradan onun bekledikleri kadar iyi olmadığını fark ederlerse diye de korkuyordu. Diğer yandan Hermione'nin umut dolu ısrarlarının bununla son bulmayacağının ve ne kadar hayal kırıklığına uğrayacağının farkındaydı. Harry onun uzun süredir bunu düşündüğünü fark etmişti. "Pekala," dedi, sonunda Ron'la Hermione'yi kırmadan bu işi halletmek istiyordu. "ama sadece tanıdığımız birkaç kişi olacak." Hermione destek vermek istercesine sarıldı, onun desteğini hissetmek de Harry'nin en doğru şeyi yapmış gibi hissetmesini sağlıyordu. Tam bu sırada bir kırılma sesi duyuldu, ardından zağar Fang'in havlaması kulübeyi inletti.

"Ah sus artık! Alt tarafı kavanozu düşürdüm..." Ron nerde olduğu anlaşılamayacak kadar karanlığa gömülüp masadan uzaklaşmıştı. "Bu şeyi susturmak için bir büyü filan biliyor musun Hermione?" Ama buna gerek kalmadı. Fang biraz sonra havlamayı kesip şöminenin önündeki yerine yeniden kıvrıldı.

"Bir şey daha var..." Harry bunu daha önce söylemesi gerektiğini hissetti birden. "Cezama geç kalıyorum, hemen gitmemiz gerek." Hermione'yle Ron ne cezası olduğunu sormuşlardı ama Harry'nin bunu anlatacak vakti yoktu. Eğer biraz daha geç kalırsa Umbridge'in bunu bahane ederek ona zorbalık edeceğini biliyordu ve bu zevki ona tattırmayacaktı. "Yolda anlatırım."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Olmaması Gereken Ziyaret
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu :: Hogwarts Arazisi :: Hagrid'in Kulübesi-
Buraya geçin: